"Delil, müddeâdan evvel malûm olması gerektir. Bunun içindir ki, bazı nusûsun zevahiri, ittizah-ı delil ve isti’nas-ı efkâr için..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Mukarrerdir ki, delil, müddeâdan evvel malûm olması gerektir. Bunun içindir ki, bazı nusûsun zevahiri, ittizah-ı delil ve isti’nas-ı efkâr için cumhurun mu’tekadât-ı hissiyelerine imale olunmuştur. Fakat delâlet etmek için değildir. Zira Kur’ân, âyâtının telâfîfinde öyle emarat ve karaini nasb etmiştir ki, o sadeflerdeki cevahiri ve o zevahirdeki hakikatleri ehl-i tahkike parmakla gösterir ve işaret eder."
"Evet, 'kelimetullah' olan Kitab-ı Mübînin, bazı âyâtı, bazısına müfessirdir. Yani, bazı âyâtı, ehavatının mâ fiz-zamirlerini izhar eder. Öyleyse, bazıları diğer bir ba’za karine olabilir ki, mânâ-yı zahirî murat değildir."(1)
İddia edilen şeye getirilen delil, iddianın kendisinden daha açık daha anlaşılır ve daha basit olması gerekir. Şayet iddia edilen şeye getirilen delilin kendisi açıklanmaya muhtaç ve kafa karışıklığına sebep oluyorsa, o delil davaya fayda değil zarar verir.
Mesela, tevhit inancı bir iddia bir davadır ve bu inancın, bu davanın insanlara kabul ettirilmesi gerekiyor. Kabul ettirmek için de delillerle ispat edilmesi gerekiyor. Ama getirilen deliller o kadar anlaşılması zor o kadar karmaşık o kadar müşkül ki, insanlar bu delile baktığında inanası varsa o da gidiyor. Oysa deliller gayet açık, berrak, anlaşılır ve tatmin edici olması gerekiyor, ta ki insanlar bu delile bakıp ikna olsun, mutmain olsunlar.
İşte Kur’an’ın, imanın esaslarını ispat etmek için getirdiği delillerin hepsi gayet basit, açık, berrak, anlaşılır ve tatmin edicidir. Kur’an, öyle bilim adamlarının ve felsefecilerin seviyesine hitap eden karmaşık anlaşılması zor müşkül delilleri kullanmıyor.
Mesela, Kur’an Güneş'ten bahsederken herkesin rahatlıkla anlayabileceği soba ve lamba olma yönlerini nazara veriyor. Bir bilim adamının formüllü, yasalı, bilimsel açıklamalı tarzı ile bahsetmiyor. Şayet öyle bahsetse, ayetten sadece bu zamanın bilim insanları faydalanır, çoğunluğu teşkil eden avam insanlar hiçbir şey anlamazdı. Oysa Kur’an’ın amacı bilim yapmak değil, insanları doğru bir imana ve güzel ahlaka teşvik etmektir.
Bazı felsefeciler çıkıp, "Kur’an neden kainattan basit ve yüzeysel bahsediyor, derin ve bilimsel bir dil kullanmıyor?" diye şüphe vermeye çalışıyorlar. Bundan on dört asır önce Kur’an uçaktan, trenden, elektrikten açık bir dil ile bahsetmiş olsa, o zamanın insanları bunu yadırgayıp inkar edeceklerdi. Bu yüzden Kur’an kainattan bahsederken her dönemin ve her insanın anlayabileceği basit ve sade bir dil kullanmıştır.
Ama bunun yanında önemli bilimsel nimetlere de üstü kapalı bir şekilde işaret etmiştir. Kur’an'da bilimsel gerçekler ve nimetler açık bir dil ile değil, işaret dili ile ve perdeli olarak ifade edilmiştir. Açık bir dille ifade etmenin mahzurlarına yukarıda değinmiştik...
(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (51. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Fakat delâlet etmek için değildir." Cümlesinde anlatılmak istenen nedir?
"Fakat delâlet etmek için değildir." ifadesi bu tarz bilimsel verilere delalet yolu işaret edilmediği anlamına geliyor. Malum delalet remiz ve işarete göre daha vazıh daha açık daha belirgin bir işaret etme yöntemidir. Şayet Kur’an uçaktan, trenden, elektrikten açık bir dil ile bahsetmiş olsa yani delalet etmiş olsa idi o zamanın insanları bunu yadırgayıp inkar ederlerdi.