"Nizamdaki mâneviyat ve nükteler, ancak âlem-i âhirette sümbüllenecektir." Birinci Burhanı icmalen izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Birinci Burhan: Evet, kâinat saadet-i ebediyeyi intaç etmese, akılları hayrette bırakan kâinatta görünen en bâriz, en mükemmel şu nizam, aldatıcı zayıf bir suretten ibaret kalır. Ve bütün mâneviyat ve alâkalar, rabıtalar ve nispetler hep hebâ olur."(1)
Kâinatta her şey ve her mana, ahiret hayatı üzerine kurulmuştur. Yani bir nevi kâinat bir bina ise, onun temeli ahiret hayatıdır.
Kâinattaki her şey fıtrat olarak ahireti anlatır ve ona işaret eder bir vaziyette yaratılmıştır. Böyle olunca, ahiret inşâ olmaz ise, kâinat ve içindeki bütün işaretler abes olacaktır.
Mesela; bir fabrikatör büyük bir tesis kursa, ona bazı gayeler taksa, tesisin bütün ince nizam ve gayeleri hep o gaye için çalışsa, ona işaret etse, buradan anlaşılır ki, şu büyük tesisin bütün varlık sebebi hep şu gayeye bakıyor.
Demek, o fabrikatörün, o gayeyi tahakkuk ettirmesi, onun asıl gayesi ve niyetidir. Öyle ise, o gayeyi tahakkuk ettirmez ise, o tesisin varlık sebebi, maddî ve manevî işaretleri hep boşa çıkar. Manasız ve gayesiz bir tesis olur. O tesisin esaslı intizamı çocuk oyuncağı hükmünü alır, kıymetsizleşir.
Aynen bunun gibi; kâinat ve içindeki bütün intizam ve manaların hedef ve gayesi, ahiret hayatıdır. Ahiret hayatı olmaz ise, kâinat o tesis gibi manasız ve abes şekline girer. Dünya ve kâinat bir tarla, ahiret ise bir mahsulât deposu gibidir. Mahsulü olmayan bir tarla abestir, manasızdır şeklinde anlayabiliriz.
"Öyleyse, o nizamın nizam olması, ancak ve ancak saadet-i ebediyeyi intaç etmekle olur. Yani, o nizamdaki mâneviyat ve nükteler, ancak âlem-i âhirette sümbüllenecektir. Yoksa, bütün mâneviyat söner, rabıtalar kesilir, nispetler darma dağınık olur, nizam da berhava olur. Halbuki o nizamda bulunan kuvvet, bütün kuvvetiyle o nizamın berhava edilmeyeceğini ilân ediyor."(2)
Bu paragrafta da kâinattaki intizamın ebedî saadete, yani ahiret âlemine işaret ettiği izah ediliyor.
Evet, sağlam bir nizam ve intizam ancak ceza ve mükâfat temelinde durur. Bir nizamın ceza ve mükâfat sistemi yok ise, o nizam ehemmiyetsizdir ve manasızdır. Yani neticesi olmayan kısır bir döngü şekline çevrilir.
Güneşin bir intizam içinde dönmesinde ahiret âleminin büyük bir hissesi var. Zira bu kâinat ahiret âleminin bir vitrini gibidir, vitrindeki nizam ve intizam da arkasındaki asıl maksada işaret ve hizmet eder. Yani mağazadaki vitrinin güzel ve ahenkli olması, arkasındaki asıl malları pazarlamak içindir, yoksa sırf müşteriye bir hava olsun diye vitrine bir nizam ve ahenk verilmez.
Allah bu uçsuz bucaksız kâinatı, ahireti netice verecek şekilde tanzim etmiştir. Dünya ahirete bir vitrin ve numune olmasından, Allah’ın isim ve sıfatlarına işaret ediyor, ama tam mazhar olamıyor. Dünyada tecelli eden isim ve sıfatlar vazife olarak kemaldedir, ama bütünü ile tecelli etme noktasında kemalde değildir. Zira isim ve sıfatlar, kendi sonsuz mana ve kemalini gösterme meylinde iken, başka bir isim onu mizana çeker. Umumi maksadı ve gayeyi bozdurmaz, onu sınırlandırır. Bu da o isimlerin kemali ile tecelli edeceği bir saha ister ki bu saha ancak ahiret hayatıdır.
Şayet ahiret hayatı olmaz ise, o zaman kâinattaki bu eşsiz nizamın hiçbir ciddiyeti, hikmeti, manası ve faydası kalmaz. Bir yatırımcı bütün sermaye ve birikimini vitrin ve numuneye yatırmaz, asıl işi için harcar, ama asıl işini iyi tanıtacak ve reklamını tam yapacak bir vitrini de mükemmel olarak tanzim eder.
Tabiri caiz ise, Allah dünyayı ahiretin bir vitrini şeklinde tanzim ettiği için, dünyadaki bütün işler ahiretin tanıtımı ve reklamı için tanzim edilmiştir. Öyle ise isim ve sıfatlar bu dünya vitrininde kâfi derecede tecelli ederken, asıl yerde yani ahirette de tam tecelli edecektir. Yani kâinattaki muazzam sistem mana ve neticesini ahirette kemaliyle tamamlayacaktır.
"Şecere-i hayatın gayesi, neticesi ve o şecerenin azametine layık bir meyvesi, hayat-ı ebediyedir ve hayat-ı uhreviyedir, taşıyla ve ağacıyla, toprağıyla hayattar olan dâr-i saadetteki hayattır." (30. Lem’a)
Bir ağacı hikmetli ve manalı kılan meyvesidir. Bir fabrikayı kıymetli ve lüzumlu kılan mamulü ve ondan elde edilen kârıdır. Bir kitabı hikmetli kılan, onun ihtiva etiği manalardır. Hayat ağacının gayesi ve neticesi de ebedî hayattır.
Meyvesiz ağaç, kârı olmayan fabrika, manası anlaşılmayan bir kitap nasıl gayesiz ve hikmetsiz ise, şu hayat ağacının ahiret ile neticelenmemesi de onu hikmetsiz ve gayesiz yapar. Dünya hayatını bir ağaç olarak tasavvur edersek, bu ağacın meyvesi ve neticesi ahiretteki sonsuz hayattır. Şayet hayatı sadece şu kısa ve çabuk sönen dünyaya münhasır olarak görürsek, onun hiçbir kıymeti ve manası olmaz.
Meyve vermeyen ağaç nasıl hikmetsiz ve faydasız ise, ebedî hayatı netice vermeyen dünya hayatı da aynı şekilde hikmetsiz ve manasız olur. Hayat-ı ebediye şu dünya hayatını tamamlayan, hikmetli ve manalı kılan bir meyve hükmündedir. İnsanın yaratılması, sayısız nimetler ile donatılması, öldükten sonra da tekrar diriltilmesi Allah’ın sonsuz rahmetinin ve hikmetinin bir tezahürüdür.
Hulasa; kâinatta hiçbir şey gelişi güzel ve tesadüfî değildir. Her şey muayyen bir plan ve program dâhilinde yaratılmakta ve varlığını devam ettirmektedir.
Bir atom tanesinden, yıldızların hareketlerine kadar her şey bir nizamın esiridir. Her bir çekirdek ve tohum, bir nizam ve intizâmı ifade eden, plan ve proje kitabıdır. İnsan, kâinat kitabının bir hulasası olması hasebiyle, kâinatta göremediğimiz intizamı, onda bulmamız daha kolay olmaktadır.
Her bir organın, çok ince hesaplar neticesinde ortaya çıktığını ilim bize ifade etmektedir. Zaten ortaya çıkan fenler, kâinattaki intizam ve dengenin birer tercümanıdır. Tıp ilmi; insandaki intizamın en büyük delilidir.
İşte; her şeyi intizam ile yapan Allah, bütün bu şeylerin neticesini tesadüfe havale etmesi, bu eşsiz nizamı hikmetsiz, abes ve manasız kılacaktır. Belki bir oyuncak gibi basite indirecektir. Hikmetsiz olmaktan kurtaracak tek şey, ölüm ile her şeyin bitmemesi olacaktır. Nizamın bir devamı olarak, ebedî bir âlemin var edilmesidir. Zira her şey ancak bu şekilde mana kazanacaktır.
Dipnotlar:
(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi 4. Ayet Tefsiri.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü