"Nurların hazinedarları olan Sözler dahi, hakaik-i eşyada en ufacık zerreleri bile görmek ve göstermek hâssasını hâizdir." Mana-yı harfi ile bakmak mı kastediliyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Nasıl o röntgen şuâı şu uzuvların içindeki en hafî ve ince hali görüyor, gösteriyor. Öyle de nurların hazinedarları olan Sözler dahi, hakaik-i eşyada en ufacık zerreleri bile görmek ve göstermek hâssasını haizdir.”(1)

Risale-i Nur'un vermiş olduğu tahkikî iman ve irfan dersleri, insanın nazarını öyle bir nuranî hale getiriyor ki, bütün eşya ve hâdiselerin hakikatlerini, içyüzlerini, hikmetlerini, tevhide ve ahirete işaret eden cihetlerini, hâsılı en ufacık zerreleri bile görmek ve göstermek hususiyetlerine haizdir.

Burada ifade edilen "görmek ve göstermek" tabiri eşyanın hakikatini, yaratılış hikmetlerini, Allah’a bakan cihetlerini görmek ve göstermek manasına geliyor.

Tabiri caiz ise, Risale-i Nurlar en gelişmiş, en modern, en keskin, en latif, en ikna edici manevî bir MR (Manyetik Rezonans) cihazı gibidir. Eşyaya Risale-i Nur'un penceresinden bakan birisi, eşyanın Allah’a bakan ve baktıran bütün inceliklerini, güzelliklerini, hikmetlerini görüp tam bir teslimiyete ulaşabilir.

“Bir köyün muhtarsız, bir iğnenin ustasız ve bir harfin kâtipsiz” olamayacağını bilen bir insan, her neye ve hangi hâdiseye bakarsa baksın, onun arkasında Rabbinin sonsuz fiillerini ve nihayetsiz tasarrufunu idrak eder. Bu kadar san’atlı ve hikmetli eserlerin ve icraatların; “şuursuz sebeplerin, kör tesadüfün, sağır tabiatın” işi olamayacağını anlar. Kâinattaki bedi’ ve garip eserleri ibretle okur, her varlık üstünde Cenab-ı Hakk’ın silinmez ve taklit edilmez mührünü görür.

Birbirini tanımayan şuursuz mahlûkların kendisine hizmet ettirildiğini, bu kadar harika işlerin meydana gelmesinde onların hiçbir tesirlerinin olmadıklarını, onların sadece birer perde olduklarını anlar.

Rabbini bu şuur ile tanıyan bir mü’min, her şeyin emir tahtında hareket ettiğini, hiçbir hâdisenin başıboş olmadığını, sebepler perdesinin arkasında İlahi icraatın olduğunu, Allah’ın izni olmadan bir yaprağın bile dalından düşmeyeceğini bilir.

Rabbine tahkikî bir iman ile inanan bir mü’min, bütün ihtiyaçlarını ancak O’nun gördüğünü, bütün hayırların ancak O’nun elinde olduğunu, kendisini bütün düşmanlarının şerrinden ancak O’nun emin kılabileceğini düşünür. Bütün sebeplerin birer perde olduğunu; o adi ve basit sebeplerden meydana gelen eşyanın ise harika, mükemmel ve kusursuz olduğunu görür. Ağacın meyve vermesi, nutfeden insanın yaratılması, yumurtalardan civcivlerin çıkması, kafatasında saçın bitmesi gibi harika işlerin, mükemmel neticelerin adi ve şuursuz sebeplerin işi olamayacağı, o sebepleri de onlardan meydana gelen harika neticeleri de yaratan sonsuz kudret sahibi Rabbine hamd eder.

(1) bk. Barla Lahikası, 55. Mektup.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 766
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...