Nurların sadeleştirilmesinde, muhtevasının muhafaza edilemeyeceği bir gerçek, ama daha çok insana ulaşması maksadıyla -manasında daralma bile olsa- böyle bir yola başvurulamaz mı?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nurları sadeleştirmenin mahzurları içinde, sadece mana daralması yoktur. Bunun dışında birçok mahzurlar da vardır. Belki insanların anlamaması bu mahzur için özür teşkil edebilir, ama sadece bu sebeple diğer mahzurları nazardan düşürüp ıskat etmez.
Meselâ; Risale-i Nurların bir vazifesi de Kur’an’i tabirleri ve mefhumları, hasetsen de Allah’ın isim ve sıfatlarını bu milletin zihnine nakşetmektir. Zaten bizim anlayamıyoruz dediğimiz kelimelerin ekserisi, Allah’ın isim ve sıfatları ya da Kur’an’i mefhumlardır. Bu gibi tabir ve mefhumların bugünkü konuşma diline tercüme edilmesi -kelime yetersizliğinden dolayı- âdeta imkânsızdır. Elması çamurun içine atmak gibi bir şeydir. Öyle ise biz Risale-i Nurları kendimize uydurmak yerine, biz ona uymalıyız, çok ciddi bir şekilde okuyup, büyük bir gayretle anlamaya çalışmalıyız.
Zaten Risale-i Nurları anlayan tecrübeli ağabeyler bu izah işini ders esnasında yeterince yapıyorlar. Bunun dışında Risale-i Nurları sadeleştirmek, hem hakikatlere hem de Üstad Hazretlerine büyük bir haksızlık olur. Bu konu, sadeleştirme ile ilgili daha önce verilmiş cevaplar da nazara alınarak okunursa mesele anlaşılır kanaatindeyiz.
Bu asırda en yüksek bir hakikat-i Kur’anîye, en büyük bir ders-i imaniye olan Risale-i Nur’un akıl ve dimağlarda yerleşmesi ciddi bir talim, büyük bir dikkat, gayret ve süreklilik ister. Bunun yolu sürekli olarak okumak, mütalaa ve müzakere etmekten geçer.
Risale-i nurları anlayarak devamlı olarak okuyanlar, onun lezzetinden asla doyamazlar. Her okuyuşta onda nice engin, derin ve ince manaların olduğunu anlar büyük bir manevî zevk alırlar. Okuyan veya dinleyenler içerisinde onu anlamayanlar da asla nasipsiz kalmazlar. İhlâs, sadakat ve samimiyetleri nispetinde o hakikat nurlarından derecesine göre istifade eder ve büyük bir feyiz alırlar. Zira “Gafletle yapılan zikirler dahi feyizden hâli değildir.”
Hem insanda birçok latifeler var. Onun aklı bazı hakikatleri kavramazsa bile kalbi ve ruhu hissesiz kalmaz. Okuyan kişinin idraki gelişir, kalbi inşirah eder ve ruhu birçok hakikatlere ayna olur. Bu bakımdan sabır göstermek elzemdir. Üstadımızın ifade ettiği gibi, “büyük bir bahçeye giren herkes, elinin ulaştığı kadar meyveleri toplar.”
Üstad Hazretleri şöyle buyuruyor:
"Risaleler yalnız aklî mesail-i ilmiye değil; aynı zamanda kalbî, ruhî ve halîmesail-i imaniyedir. Aklınız her bir meseleyi tam anlamasa da ruh, kalb ve vicdânınız hissesini alır."
"Bir şey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz."
Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, bir kişi okuduğu veya dinlediği derin ve ince bir meseleyi anlamadığı taktirde, okumayı terk etmemeli, sabır ve teenni ile okumaya devam etmelidir. O büyük ders-i Kur’aniyenin nurundan istifade ve istifaze etmek için azami bir gayret gerekir. Aksi halde o büyük marifet ve hakikat derslerinden mahrum kalınır. Fen sahasında ilim tahsil etmeğe başlayan bir öğrenci, ben bu meseleyi anlamıyorum diye fakülteyi terk etmiyor, bilakis daha fazla ceht ve gayret gösteriyor.
Bu felaket ve helaket asrında büyük bir nimet olan Risale-i Nur’lar nice marifet, hakikat, feyiz ve esrarları havi eşsiz bir eserdir. O akılları tenvir eder; kalblere ve ruhlara inşirah verir ve iman zevkini tattırır. Risale-i Nur, latifeleri terbiye eder, fikirlere istikamet verir, tefekkürü derinleştirir; ahlak-i aliyeyi inkişaf ettirir. Hakiki ihlasa ve hakikat-ı uhuvvete mazhar kılar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar