"... O habbe, tohumu olacak cismin bütün eczasıyla münasebettar olduğu gibi, nev’iyle, yani ebnâ-yı cinsiyle de ve bütün mevcudatla da münasebetleri vardır." cümlesini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Maahaza, tohum olacak bir habbe veya bir çekirdekteki garip, acip, muntazam vaziyete bakınız ki, o habbe, tohumu olacak cismin bütün eczasıyla münasebettar olduğu gibi, nev’iyle, yani ebnâ-yı cinsiyle de ve bütün mevcudatla da münasebetleri vardır..."(1)
Burada tohum olacak bir habbe veya çekirdeğin üç önemli münasebeti nazara verilmiş. Bunlar:
1- O habbe, tohumu olacak cismin bütün eczasıyla münasebettar olduğu gibi: ifadesinde, tohumların meydana getirdiği cisimlerin bütün hareket düsturlarını, büyüme kanunlarını, verecekleri meyvelerin bütün özelliklerini - adeta - idare ettiklerini görüyoruz. Demek meydana gelecek varlık, bütün emirlerini tohumundan alır gibi hareket ediyor. Mesela bir elma ağacının çekirdeğini farz edelim. Bu çekirdekte elma ağcının kökleri, gövdesi, dalları, yaprakları, çiçek ve meyveleri, tatları ve kokularının tamamı manevi bir proğram olarak derc edilmiştir. Yani ağaçta ne varsa manevi olarak çekirdeğinde vardır. Öyleyse, ağacı yaratan çekirdeğini yaratandan başkası olamaz.
2- İkincisi ise: "nev’iyle, yani ebnâ-yı cinsiyle de" münasebetlerinden bahsedilmiştir. Yani, o tohum kendisinden meydana gelecek varlıkla irtibatlı olduğu gibi, o varlığın aslı olan baba ve dedeleriyle ve kendisinden meydana gelecek neslinin tamamıyla irtibatı vardır. Örneğimizi elma ağacının çekirdeğinden verecek olursak, o çekirdek lisanı haliyle "beni kim elma ağacı olarak ve elmayı meyve verecek şekilde programladı ise, bütün hem baba ve evlatlarımı da o proğramlamıştır." demiş oluyor.
3- "bütün mevcudatla da münasebetleri vardır" cümlesine gelince; Hayat, bütün kainat fabrikasının çarklarının işlemesinden hasıl olan, cami ve hülasa bir sanattır. Mesela; bir tohumun içindeki hayatın oluşması için, bütün kainat çarklarının işlemesi ve hareket etmesi gerekir. Güneş, su, hava, toprak, elementler, hassas sistem ve düzen, uyumlu ve ölçülü bir şekilde, beraber hareket etmeden, tohum içindeki hayat oluşamaz. Bu yüzden tohum içindeki hayatının teşekkülü ve oluşabilmesi için, bütün kainat ve kainattaki sebeplerin hassas ve ölçülü bir surette çalışması ve hareket etmesi gerekiyor. Bu sebeplerden bir tanesi vazifesini terk etse, tohum içinde programlanmış hayat oluşamaz.
Güneş olmasa hayat olmuyor, su olmasa yine olmuyor, toprak olmasa yine olmuyor, yıldız ve galaksiler sistemli ve dengeli hareket etmeseler yine hayat olmuyor. Zira bir yıldız, zerre kadar yörüngesini şaşırsa, bütün kainat fabrikasını yerle bir edecek. Demek çok uzakta, hayattan alakasız gibi duran bir yıldızın da, hayata bir katkısı ve müdahalesi vardır. Bu da gösteriyor ki; hayat bütün kainattan süzülüp gelen bir damla, bir meyve, bir neticedir.
İşte bu girift münasebetlerden dolayı, küçük bir tohumun, kainatın çarkları ve sistemi ile bir nispeti, bir konumu, bir alışverişi var. Tohumun içindeki hayatın oluşumunu Allah’a değil de tohuma vermek ya da sebeplere isnat etmek, sebepler veya tohumun; bütün kainatı tedbir ve idare ettiğini kabul etmek ve her şeyi gören ve her şeyi bilen bir ilimlerinin olduğunu teslim etmek ile mümkündür ki; bu tam bir safsata ve tam bir hezeyandır. Küçük bir tohumun ya da sebeplerin, dev galaksileri çekip çevirdiğini ya da onlara hükmettiğini akıl kabul etmiyor.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Lem'alar, Üçüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü