"Şems-i Ezelî'nin şualar menzilesinde olan tecelli-i esmasının nokta-i merkeziyesi olan hayat" ifadesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Kezalik, Şems-i Ezelî'nin şualar menzilesinde olan tecellî-i esmasının nokta-i merkeziyesi olan hayat, Şems-i Ezelî'ye isnat edilmediği takdirde, bir sineğe, bir çiçeğe varıncaya kadar her bir zihayatta nihayetsiz bir kudret, muhit bir ilim, mutlak bir irade gibi, Vacibü’l-Vücut'tan maada hiçbir şeyde vücudu mümkün olmayan sair sıfatların mevcut olmasına cahilane, ahmakane, gülünç bir batıl hüküm lazım gelir." (Mesnevi-i Nuriye, Lem'alar)
Burada esas olarak iki cümlenin izahının yapılıp, sonrasında hayat ile ilgili genel değerlendirme yapmak lazımdır.
"Şems-i Ezelî'nin şualar menzilesinde olan tecelli-i esma."
Nasıl ki Güneş'in şua ve ışınları, sistemi içerisindeki menzillerde tecelli edip ısı, ışık ve renklerini o menzillerde tecelli ettirir. Öyle de ezelî ve ebedî güneşimiz olan Cenab-ı Hak, kâinatın ve varlıkların menzillerine isimlerinin tecellileriyle manevi anlamda ısı, ışık ve renkler dağıtmaktadır. Yani temsilde Güneş'in şualarına karşı, hakikatte ilahi isimler bu işi yapmaktadır.
"tecelli-i esmasının nokta-i merkeziyesi olan hayat."
Güneş'in şuaları ve ışınları her tarafa dağıldığı ve yine güneşi gösterdiği gibi, bazı özel durumlarda güneşin şuaları daha yakıcı ve aydınlatıcı olabileceği ortamlara girdiğinde kendini daha net gösterip müessir olabilmektedir. Merceğin yakıcı olması gibi...
Aynı şekilde her yer ve mekân Allah'ın isimlerini göstermekle birlikte, hayat sahibi bir varlıkta Allah'ın ilim, irade, kudret, sem', basar ve hayat gibi sıfatları ile Rezzak, Muhyi ve Rahim gibi bütün isimleri bir anda ve keskin bir şekilde tecelli etmektedir. Bunun için hayat, ilahi isimlere bir nokta-i merkez olabilirken, bir taş Allah'ın Halık ve Musavvir gibi birkaç ismine mazhar olduğu hâlde, bütün esmaya nokta-i merkez olamamıştır.
Hayat, bütün ilahi esma ve sıfatları bir odak noktası hükmünde içerisinde barındıran ve yansıtan mükemmel bir aynadır. Hayata bakıldığında ve güzelce tefekkür edildiğinde çoğu isimlerin onda merkezleştiğini görmek zor değildir. Nasıl ki Güneş'in ısısının, bir merceğin odak noktası vasıtasıyla bir yakıcı noktada toplanması ve hatta bir şeyi yakacak duruma gelmesi gibi, hayat da bütün kâinata yayılmış olan ilahi tecellileri bir küçük noktada toplayan bir mercek gibidir.
Hayat mucizesi Allah’a verilmeyip sebeplere verilirse, her bir sebebe ilahlık payesinin verilmesi gerekir. Çünkü hayatı oluşturabilmek için bütün kâinatı avucunun içinde tutmak gerekiyor. Hayat kâinat fabrikasının düzenli ve sistemli bir şekilde işlemesinden hasıl olan bir özet sanat ve hülasa bir eserdir. Hayat kiminse kâinat onundur ve kâinatta kim hükmediyorsa hayat da onundur.
Yani hayatın oluşabilmesi ve devam edebilmesi için bütün kâinatın muazzam ve mükemmel bir uyum ve ahenk içinde işletilmesi ve idare edilmesi gerekiyor.
Mesela, hayat için güneş, su, hava, toprak, ateş vs. lazım... Kâinatı istila eden bu unsurlardan birisi eksik olduğunda hayat teşekkül etmez. Kâinatı bir bütün hâlinde idare edemeyen hayatı yaratamaz.
Hayat kâinata bir bütünlük ve bir tek nizam hâli veriyor. Ruh nasıl binlerce elmentlerden meydana gelen bedeni bir bütün hâline getirip hayatını temin ediyorsa, aynı şekilde hayat da kâinatı bir bütünlük ve bir tek intizam hâline sokuyor. Hayat ile kâinat arasında kopmaz bir bağ ve muazzam bir bütünlük ilişkisi bulunuyor.
Bu durumda "Hayat kimin ise kâinat onun, kâinat kimin ise hayat da onundur." hükmü sabit oluyor. Hayatın en büyük mucize ve taklit edilemez bir tevhid mührü olmasının sebebi de bu birlik ilişkisidir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
şualar menzilesi ne manaya geliyor,izah EDERMİSİNİZ