On Sekizinci Söz, Üçüncü Nokta’da nazara verilen âyetle, ardından gelen paragraf arasında nasıl bir münasebet vardır?
Değerli Kardeşimiz;
Âyet-i kerîmede Allah’ı sevmenin ölçüsü, Allah Resulüne (asm.) uyma şeklinde tespit edilmiş bulunuyor. Yukarıdaki iki paragrafta yapılan açıklamalarda ise Allah’ın kendi sanatını sevdiği ve teşhirini istediği, en büyük sanatı olan insanı ise daha çok sevdiği, Peygamber Efendimizin (asm.) onu en ileri manada tanıdığı, en ileri derecede sevdiği nazara veriliyor. İşte, Allah’ı seven bir kimse, Allah Resulüne (asm.) her hususta olduğu gibi, bu konuda da ittiba etmek durumundadır.
Bilindiği gibi, Peygamber Efendimizin (asm) sünnetleri üçe ayrılır: Fiilleri, sözleri ve halleri; yani, işlerimizi onun yaptığı gibi yapmak, onun sözlerini dinleyip tatbik sahasına koymak, onun haliyle hemhal olmaya gayret etmek. Meselâ,
"İçinizde Allah’ı en çok seven benim. Ve ondan en fazla da ben korkarım." (Buhârî, Nikah 1; Müslim, Nikah 5)
hadis-i şerifi ahvale dair bir sünneti ders verir. Demek oluyor ki, Allah’ı sevmek ve ondan korkmak da en büyük birer sünnettirler.
Sevginin ölçüsü salih amel, korkmanın ölçüsü ise takvadır.
Allah’ın insanı sevdiğini ders veren bu paragraflar, insanın da Allah’ı sevmesi gerektiğini açıkça beyan etmektedir. Üstad Hazretleri, insanın yaratılışında "cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır" buyurur. Bozulmamış bir kalb ve sönmemiş bir vicdan, insanın benliğini kaplayan ve çevresini kuşatan sonsuz "cemâl, kemal ve ihsan" tecellilerine karşı Rabbini sevmeye, sanatına meftun olmaya, ikram ve ihsanlarına karşı da perestiş etmeye mecburdur. Bu vazifeleri en mükemmel manada yerine getiren Peygamber Efendimize (asm.) ittiba etmek, kulu Allah sevgisine ulaştırır.Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü