"Onları temsil edecek, onları gösterecek, onların dizginlerini ellerinde tutacak melaike denilen ibadullah olmazsa, o namuslara, o kanunlara bir vücut taayyün edemez." Meleklere ihtiyaç mı var; onların müdahalesi ne ölçüde olabilir?
Değerli Kardeşimiz;
Âlem hakkında yapılan “mülk-melekût”, “gayb-şehadet”, “dünya-ahiret” gibi ikili tasniflerden biri de “âlem-i halk, âlem-i emir” şeklindedir. Beden halk âleminden, ruh ise âlem-i emirden olduğu gibi, yerküresi halk âleminden, yer çekimi emir âlemindendir. Keza, Güneş halk âleminden, cazibesi emir âlemindendir. Kısacası bu âlemdeki bütün kanunlar emir âlemindendirler.
Emir âleminin merkezi arştır ve arşı “İlahi emirlerin meleklere tebliğ edildiği makam” şeklinde tarif ederler. Arşa müekkel olan ve mukarrebîn denilen melekler, arşı büyük bir hayranlıkla temaşa ettikleri ve onun azameti karşısında kendilerinden geçtikleri gibi, aynı şey daha küçük çapta sair melekler için de geçerlidir.
"Melek" kelimesinin kuvvet manasına geldiği düşünülürse, meleklerin bu kanunların tatbikinde vazife aldıkları söylenebilir. Bütün havl ve kuvvet Allah’ındır. Mahlukatın kuvvetleri de onun kuvvet ve kudretinin tecellileridirler; ancak, hakiki tesire sahip değildirler. Allah’ın izniyle ve onun verdiği kuvvetle, onun emrettiği işleri, onun namına icra ederler.
İşte, şu maddi âlemin sevk ve idaresinde vazife alan bu kanunlar, şu görünen varlıkların ötesinde, görünmeyen ruhani varlıkların da bulunduğuna şehadet ederler. Bir yağmur tanesine bile müekkel melek yaratan, onu tefekkür ettiren ve onun tesbihatını o meleğe temsil ettiren Cenab-ı Hak, elbette bu kanunlar âlemini de seyircisiz bırakmayacaktır. Nitekim bırakmamış ve onları hem temaşa eden, hem de onları sevk ve idare eden, onların dizginlerini elinde tutan ruhani varlıklar yaratmıştır. Zaten melek kelimesinin kuvvet manasına gelmesi de bu hakikati ders vermektedir.
"İnsan" denilince ruh ve beden birlikte düşünüldüğü, ruhsuz beden olamayacağı gibi, bu kanunlar âlemi de meleklerle birlikte düşünülecektir. Bu kanunların, meleklerin bilmediği ve takip etmediği müstakil faaliyetleri olamaz...
"Her bir yağmur damlasına bir melek nezaret eder."(1)
hadisi de bu manaya işaret ediyor.
1) bk. Taberi, İbn Kesir, Suyuti, ed-Durru’l-Mensur, Hakka, 69/6-12. ayetlerin tefsiri; Kenzu’l-Ummal, h. no: 4679.Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
o kanunlara bir vücut taayyün edemez." Cümlesini izah edermisiniz
Kanunlar soyut şeyler olduğu için bilinmezler görülmezler. Bu yüzden bu kanunlar daha belirgin ve görünür hale getirilmek için melekler görevlendirilmiş ve bu melekler Allah’ın izniyle ve O’nun verdiği kuvvetle, O’nun emrettiği işleri O’nun namına icra ederler.
Kanunları belirgin ve görünür hale getirmek için melekler görevlendirilmiş değil de, bizim kanun dediğimiz faaliyetlerin arkasındakilere melek denir. Üstad "Vehmi bir emir, hakikat-i hariciyeyi yüklenemez" diyor; yani bizim emir ve kanun dediğimiz şey, yaratılma düzenine taktığımız addır ve itibaridir, yani ademidir. Ademin üzerine vücüd konulmaz; adem, vücüdu kaldırmaz yani ademden vücüd çıkmaz. Demek bizim kanun dediğimiz o kudretin tecellisi, mevcut bir melektir.