"Onların hakkındaki dualarım boş gitmeyecek; o köydeki iki kısım Sünnî, Alevî ittifak edecek." Öyle olmuş mu, Aliköy'ün akıbeti hakkında malumat var mı?

Değerli Kardeşimiz;

"Ali köyünde Risale-i Nur şakirtlerinden Ali Efendi, münafıklar hakkında bir âyet-i kerimeyi soruyor. Şimdi zamanım izaha müsait olmadığı için, kısaca bir iki cümle beyan ediyorum."

(...)

"Hem, madem Risale-i Nur şakirtlerinin en büyük üstadı, Peygamber (a.s.m.)'den sonra Celcelutiye’nin şehadetiyle İmam-ı Ali Radıyallahu Anhtır; onun muhabbetini dâvâ eden Şiîler, Alevîler, Risale-i Nur’un derslerini Sünnîlerden ziyade dinlemeseler, Âl-i Beyte muhabbet dâvâları yanlış olur. Zaten kaç sene evvel, o Alevî köyünde üç Ali’nin himmetiyle mâsumlar Risale-i Nur’u şevkle yazmalarını işittim. Hattâ o zamanda, o köyü de duama dahil etmiştim. İnşaallah, yine orada imam olmak istenilen kardeşimiz Ali’nin himmetiyle ve Hafız Ali’nin (r.h.) vârisi Küçük Ali gibi kardeşlerimizin gayretiyle, onların hakkındaki dualarım boş gitmeyecek; o köydeki iki kısım Sünnî, Alevî ittifak edecek."(1)

Emirdağ Lahikası'nda geçen bu mektupla, Isparta'nın Eğirdir ilçesine bağlı olan, Barla’ya çok yakın bir yerde bulunan ve nüfusu yaklaşık 2000 kadar olan, Alevilerin ve Sünnilerin beraber yaşadığı Ali Köyü'ndeki bir münakaşanın ve sıkıntının önü alınmıştır. Şöyle ki;

Ali Efendi ismindeki ağabeyimiz Üstadımıza, "münafıklar hakkındaki ayet-i kerimenin orada bulunan Alevilere teşmil edilmesinin doğru olup olmadığını" soruyor. Üstadımız da cevaben, Hz. Peygamber (a.s.m) zamanında münafıklar vahiyle bildirildiği için, namazlarının kılınmaması kabul edilirdi. Fakat şimdiki günahkâr insanlara böyle bir şeyin tatbiki mümkün olmadığını ifade ediyor. Üstadımız aynı mektupta,

"Yoksa zan ile şüphe ile münafık deyip namaz kılmamak olmaz. Madem Lâ ilâhe illâllah der, ehl-i kıbledir. Sarih küfür söylemese veyahut tövbe etse, namazı kılınabilir."

Diyerek fitnenin önünü alıyor. Nihayette "onların hakkındaki dualarım boşa gitmeyecek; o köydeki iki kısım Sünnî, Alevî ittifak edecek" diye mektubu sonlandırıyor.

Üstadımızın duası ve hüsnüzannının neticesinin nasıl olduğu ile alakalı son gelişmeler şöyledir; "Ağabeyler Anlatıyor" serisinin yazarı olan Muhterem Ömer Özcan'ın hâlihazırda orada vakıf olarak hizmet eden Nurettin ismindeki kardeşle yaptığı telefon görüşmesinde -telefon kaydı bizde mevcuttur- şunlar kaydedildi.

Ömer Özcan: Hz. Üstad'ın "Ali köyünde Alevi-Sünni ittifak edecek temennisi" hakkında bilgi almak istiyorum, durum nedir?

Nurettin Kardeş: Bu köyde üç senedir güzel ve faal bir medresemiz var. Bunun evvelinde 15 sene kadar köye gidip gelindi. Camide ve tanıştığımız çocukların evlerinde dersler yapıldı. Şu anda cemaat teşekkül etti ve gelen giden kardeş ve ağabeylerimiz var.

Ömer Özcan: Alevi-Sünni hususunda durum nedir?

Nurettin Kardeş: Şu anda çocuklarını İmam-Hatib'e kaydedenler oldu. Hatta Kur'an kurslarına da gönderdiler. Alevi kardeşler bize; "Hocam gençlere, çocuklara sahip çıkamıyoruz. Bunları yetiştirseniz memnun oluruz" dediler. Bu çocuklarla ve gençlerle aramız gayet iyi.

Ömer Özcan: Üstadımızın duası ve temennisi yerini bulmuş diyebiliriz değil mi inşallah?

Nurettin Kardeş: Evet, evet elhamdulillah, bir sıkıntımız olmadığı gibi, muhabbetimiz gayet güzel. Hatta medresemizin arsasını veren Mehmet Balaban Ağabeyimizin -ki babası Üstadı görmüş duasını almış birisi- hanımı alevidir. Safiye annemiz çok hamiyetli ve şefkatli bir annemizdir. Varıyla yoğuyla hizmetlerimize taraftar birisidir. Dini bütün bir annemiz. Medrese arsası aradığımız bir vakitte Mehmet Ağabeyin torununun kocası olan abimiz, Mehmet Ağabeye durumu açtığında, "Hemen buraya getir" demiş. Gittik kendisine konuyu arz ettiğimizde "Niye geç kaldınız, ben yakında ölüp gideceğim, dünya malını neyleyeyim" diyerek arsayı hemen verdi.

Netice itibariyle, buradaki medresemize Alevi kardeşlerimizden de Sünni kardeşlerimizden de gelenler oluyor. Birbirlerini yadırgama veya reddetme gibi bir durum söz konusu değildir.

(1) bk. Emirdağ Lahikası I, 44. Mektub.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü