"Öyle ise ne Allah'ın kelamı ne de beşerin kelamı deme. Ortada farzet, bak." Misalle bu tatbikatı nasıl bağdaştıracağız?

Soru Detayı

- Şeytanın, "Öyle ise ne Allah'ın kelâmı, ne de beşerin kelâmı deme. Ortada farzet, bak." sözüne karşı Üstadımız, bir misalle meseleyi aydınlatıyor. Bu ehemmiyetli konunun, biraz daha izahını arzu ediyoruz. Zira münazaalı mallar yed-i eminde tutulur. Yed-i emin ise; her iki tarafın, itibar ettiği ortadan bir makam gibi görünüyor.

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Şeytan dedi ki:

- Öyle ise ne Allah'ın kelamı ne de beşerin kelamı deme. Ortada farzet, bak. Ben dedim:

- O da olamaz. Çünki münazaun-fîh bir mal bulunsa, eğer iki müddei birbirine yakın ise ve kurbiyet-i mekan varsa; o vakit o mal, ikisinden başka birinin elinde veya ikisinin elleri yetişecek bir surette bir yere bırakılacak. Hangisi isbat etse o alır. Eğer o iki müddeî birbirinden gayet uzak, biri maşrıkta, biri mağribde ise; o vakit kaideten sahib-ül yed kim ise onun elinde bırakılacaktır. Çünkü ortada bırakmak kabil değildir. İşte Kur'an kıymettar bir maldır. Beşer kelamı Cenab-ı Hakk'ın kelamından ne kadar uzaksa, o iki taraf o kadar, belki hadsiz birbirinden uzaktır. İşte, seradan süreyyaya kadar birbirinden uzak o iki taraf ortasında bırakmak mümkün değildir. Hem ortası yoktur. Çünkü vücud ve adem gibi ve iki nakızeyn gibi iki zıddırlar. Ortası olamaz. Öyle ise, Kur'an için sahib-ül yed, taraf-ı İlahidir. Öyle ise, onun elinde kabul edilip, öylece delail-i isbata bakılacak. Eğer öteki taraf onun Kelâmullah olduğuna dair bütün bürhânları birer birer çürütse, elini ona uzatabilir. Yoksa uzatamaz." (Mektubat, 26. Mektup, Birinci Mebhas)

Münazaalı, yani niza konusu olan, kimin olduğu kesinlikle bilinmeyen mallar, yediemine bırakılır. Kim davasını ispat ederse ona verilir.

Burada durum çok farklıdır. Misal verecek olursak, bir adamın malına bir başkası sahip çıkmak istemektedir. Bu konuda bir niza’ var diye, adamın malı alınıp da yediemine verilmez. Mal onun elinde bırakılır, eğer karşı taraf iddiasını ispat ederse, o zaman mal kendisine verilir.

Bir başka misal: Ortada boş bir hane var. Kimin olduğu niza’ konusu. Bu durumda o hane yediemine bırakılabilir. Ama birisinin içinde oturduğu bir eve bir başkası sahiplik iddia ediyorsa, böyle bir müddeinin hatırı için, evde oturan kişi, evden çıkarılıp da ev boş tutulmaz. Ev sahibi evinde oturmaya devam eder, karşı taraf davayı kazanırsa ev boşaltılır ve kendisine verilir.

Üstad'ımız, “Kur'an için sahib-ül yed, taraf-ı İlahidir.” buyuruyor.

Kur’an Allah kelamıdır. Şeytan veya şeytan gibi şahıslar aksini iddia ediyorlar diye, mesele ortada bırakılmaz; yani “Konuyu, ne Allah kelamı ne de beşer kelamı kabul etmeyerek ele alalım.” denilemez.

Kur’an'ın beşer kelamı olduğunu iddia edenler, onun Allah kelamı olduğuna dair bütün delilleri çürüteceklerdir ki, davalarını ispat edebilsinler.

Sual metninde de geçtiği gibi, “Yed-i emin ise; her iki tarafın, itibar ettiği ortadan bir makamdır.” Bu konuda şeytan bir taraf kabul edilemez. O bir malı gasp etmeye çalışan hain bir düşman konumundadır. Böyle bir ortamda malın ortada bırakılması şeytanın iddiasının kabulü manasını taşır ki, bu da mümkün değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.417
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...