"Bitarafane muhakeme namıyla veya insaf namına deyip, şıkk-ı muhalifi iltizam ede ede, ta öyle bir hale gelir ki, ihtiyarsız taraf-ı muhalifi iltizam eder. Ona vacip olan hakkın iltizamı kırılır..." Bu cümleleri açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Bitarafane muhakeme” bir şeyi tarafsız bir açıdan düşünmek ve değerlendirmek anlamındadır.

Şeytan, çok dessas bir planla "Kur’ân’ı Allah kelamı olarak değil de tarafsız olarak değerlendir." diyerek insanı dalalete sürüklemek istiyor.

Üstad Hazretleri şeytanın bu ince hilesine karşı; “Kur’an’a tarafsız bir açıdan bakılamayacağını, tarafsız bakışın zımni olarak karşı görüşü kabul etmek manasına geldiğini” ifade etmekle, şeytanın bu ince hilesini deşifre ediyor. Kuran’ı Allah kelamı kabul eden bir müminin, ona yapılan itirazları incelemesi ve konuyu bütün yönleriyle ele alması imanına bir zarar vermez. Böyle ilmî bir araştırmada, araştırmacı Kur’anın tarafındadır ve ona edilen hücumlara karşı koymak için çalışmaktadır. Tarafsızlıkta ise Kur’an’ın karşısındaki düşmanla âdeta yan yana gelme söz konusudur ve çok tehlikelidir. Kur’an ancak Allah’ın kelamı nazarı ile bakıldığında meziyeti, belagati ve mücizeliği görünür. Kur’an’a tarafsız ya da beşer kelamı nazarı ile bakmak, o harika nurları söndürür.

“Dedim: Ey şeytan! Bîtarâfâne muhakeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Halbuki hem senin, hem insandaki senin şâkirdlerin, dediğiniz bîtarâfâne muhakeme ise; taraf-ı muhalifi iltizâmdır, bîtaraflık değildir. Muvakkaten bir dinsizliktir. Çünkü Kur'ana kelâm-ı beşer diye bakmak ve öyle muhakeme etmek, şıkk-ı muhalifi esâs tutmaktır. Bâtılı iltizâmdır, bîtarâfâne muhakeme değildir, belki bâtıla tarafgirliktir.”(1)

Biz Kur’ân’ın meziyetini, i’cazını, içindeki sayısız hikmetleri, ancak Allah kelamı cihetiyle bakarsak görebiliriz. Beşer kelamı nazarı ile baktığımızda o güzellikler kaybolur.

Bir tabur askere “Arş!” emrini bir er verse, kimse yerinden kıpırdamaz. Ama aynı emri komutan verirse, bir ordu harekete geçer. Kelimelerin gücü, söyleyenin makamına göre kıymet kazanır.

Kur’an’ı -hâşâ- beşer kelamı olarak düşünmek, ayetlerin bütün incelik ve hasiyetlerini kaybettirir. Yüksek maksatları gizlenir.

Mesela, şu âyete tarafsız bakılırsa, ondaki ulviyet ve belagat, yerini cerbezeye bırakır:

"Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun.' denildi." (Hûd, 11/44)

Bir insanın dünyaya hitaben suyunu yut, semaya da amirane suyunu tut, demesinde ulviyet değil, cerbeze hükmeder. Bu ayetin harika belagatı, insana verildiği zaman inandırıcılıktan uzak bir şekle dönüşüyor. Ama bu emirlerin arkasında mutlak bir irade ve sonsuz kudret sahibinin olduğu düşünüldüğü zaman, harika bir belagat, müthiş bir ulviyet meydana çıkar. Daha bunun gibi binlerce ayetin üstün meziyeti, ancak kelam-ı ilahi nazarı ile bakılırsa anlaşılır.

1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Birinci Mebhas.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...