Rahmetin, insanlardan külli ve halis bir şükür, ciddi ve safi bir hürmet istemesi ne demektir? Bu mukabeleyi herkes yapabilir mi, yoksa burada özel makam sahipleri mi kastedilmektedir?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan, sofrasındaki bir nimete, mesela bir zeytine bakarken, onun bağlı olduğu ağacı, o ağacın takılı olduğu dünyayı, ona hizmet eden havayı, mevsimleri, Güneş'i, gece ve gündüzü hatırlasa, külli bir şükür yapabilir. Öte yandan, o zeytinden faydalanabilmesi için vücudunda yaratılan bütün organları ve sistemleri birlikte düşünebilse, bunların tümü için de Rabbine şükreder ve şükrünü bu manada da küllileştirebilir.
Şu var ki, insanların “zerreden ta şemse kadar” olan farklı dereceleri yahut “bir hurma çekirdeğinden meyve vermiş bir hurma ağacına kadar” olan muhtelif mertebeleri bu şükür ve hürmet için de geçerlidir. Zerre kadar şükür de vardır, Güneş kadar şükür de. Aynı şekilde, çekirdek mertebesinde kalmış şükür de vardır, gelişip, inkişaf edip ağaç olmuş şükür de.
Şükrün halis ve hürmetin safi olması “ihlası” taşımaları manasınadır; o nimetleri sadece Allah’tan bilmek, sebeplere tesir vermemek, şükrüne ve hürmetine esbabı karıştırmamak demektir.
"Sonra o zahirî vasıtaya istersen dua et; çünkü o nimet onun eliyle size gönderildi." (Lem'alar, On Yedinci Lem'a.)
ifadesinden hareket ederek, sebepleri rahmetin birer vasıtası bilmek ve onlara olduğundan fazla ehemmiyet vermemek, ihlasın gereğidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü