Risale-i Nur'da geçen, "on sekiz bin âlem" ve sair rakamlar ne ifade ederler?
Değerli Kardeşimiz;
Bitkiler ve hayvanlar için kullanılan; üç yüz bin ve dört yüz bin nev’ rakamları, o zaman için tespit edilen hayvan ve bitki sayılarının yaklaşık çeşitleridir. Ancak şimdilerde bu rakam; milyonlarla ifade edilebilecek sayılara çıkmıştır.
"On sekiz bin âlem" tabiri ise sadece Üstad'a ait değildir; daha ziyade ehl-i tasavvufun kullandığı bir sayıdır. Bunun hikmeti Üstad'ımıza sorulmuş ve Yirmi Altıncı Mektub'ta cevabını vermiştir:
"Saniyen: Mektubunda diyorsun: رَبُّ الْعَالَمِينَ tabir ve tefsirinde 'on sekiz bin âlem' demişler. O adedin hikmetini soruyorsun."
"Kardeşim, ben şimdi o adedin hikmetini bilmiyorum. Fakat bu kadar derim ki:"
"Kur'ân-ı Hakîmin cümleleri birer manaya münhasır değil; belki, nev-i beşerin umum tabakatına hitap olduğu için, her tabakaya karşı birer manayı tazammun eden bir küllî hükmündedir. Beyan olunan manalar, o küllî kaidenin cüz'iyatları hükmündedirler. Her bir müfessir, her bir ârif, o küllîden bir cüz'ü zikrediyor. Ya keşfine ya deliline veyahut meşrebine istinad edip, bir manayı tercih ediyor. İşte bunda dahi, bir taife, o adede muvafık bir mana keşfetmiş."
"Mesela, ehl-i velâyetin ehemmiyetle virdlerinde zikir ve tekrar ettikleri مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ - بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لاَيَبْغِيَانِ cümlesinde, daire-i vücub ile daire-i imkândaki bahr-i Rububiyet ve bahr-i ubudiyetten tut, ta dünya ve ahiret bahirlerine, ta âlem-i gayb ve âlem-i şehadet bahirlerine, ta şark ve garb, şimal ve cenuptaki bahr-i muhitlerine, ta Bahr-i Rum ve Fars bahrine, ta Akdeniz ve Karadeniz ve Boğazına -ki mercan denilen balık ondan çıkıyor- ta Akdeniz ve Bahr-i Ahmere ve Süveyş Kanalına, ta tatlı ve tuzlu sular denizlerine, ta toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleriyle üstündeki tuzlu ve muttasıl denizlerine, ta Nil ve Dicle ve Fırat gibi büyük ırmaklar denilen küçük tatlı denizlerle onların karıştığı tuzlu büyük denizlerine kadar, manasındaki cüz'iyatları var. Bunlar umumen murad ve maksud olabilir ve onun hakiki ve mecazî manalarıdır."
"İşte onun gibi, اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ dahi, pek çok hakaiki câmidir. Ehl-i keşif ve hakikat, keşiflerine göre ayrı ayrı beyan ederler. Ben de böyle fehmederim ki:"
"Semavatta binler âlem var. Yıldızların bir kısmı, her biri birer âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlukat birer âlemdir. Hatta her bir insan dahi küçük bir âlemdir. رَبُّ الْعَالَمِينَ tabiri ise, 'Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir.' demektir." (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup Dördüncü Mebhas.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelâli, o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlişânı olan Kur'ân-ı Hakîmi, Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî ve bir meşher-i Rabbânî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir. Said Nursi r.a. (Mektubat, 29. Mektup)
Cenâb-ı Hak, insanı, kâinata câmi bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve Esmâ-i Hüsnâdan herbirisinin tecellîgâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa bırakmıştır. Said Nursi r.a. (İşaratül İcaz)
O sarayın menzilleri ise, şu on sekiz bin âlemdir ki, herbirisi kendine lâyık bir tarzla tezyin ve tanzim edilmiştir. Said Nursi r.a. (Sözler, 11. Söz)
Risale-i Nur'da çoğu yerde 18 bin alem tabiri geçiyo, bu tabiri, 26. Mektubun 4. Mebhasındaki yer izah ediyor.
Hem bil ki: Her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır.
(Yirmibirinci Söz/1.Makam/5.İkaz)
Buradan hareketle bir insan buluğa erdikten sonra yaklaşık 50 sene yaşadığını varsayarsak ve yılda 360 gün olduğunu kabul ederek (kayığa binme hadisesinde 360 olarak hesap ediyor üstad) hesaplarsak 360x50 =18.000
eder. Bu belki manalarindan bir mana olabilir.