Risale-i Nur'da Kabir Azabının İspatı Var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nur'da ahiret alemi kati bir şekilde ispat ediliyor. Kabir ve azabı ahiret aleminin bir cüzü, bir merhalesi olduğu için, dolaylı bir şekilde kabir de ispat edilmiş oluyor.
Şayet kabir azabını inkar eden bidat fırkalar ise, bu hususun ispatını Ehl-i sünnet alimleri zaten eserlerinde kati bir şekilde yapmışlardır. Biz burada kabir hayatına ve keyfiyetine işaret eden ayet ve hadislerden bazılarını takdim edelim:
“Onlar (Firavun ve taraftarları) sabah, akşam ateşin karşısına getirilirler. Kıyâmetin kopacağı gün de 'Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!' denilir.”(Mümin, 40/46).
“Allah’a karşı yalan uyduranlardan veya kendisine bir şey vahiy edilmediği halde; 'Bana vahiy olundu.' diyen kimse ile 'Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim.' diyenden daha zâlim kim olabilir? Ölümün şiddetli sıkıntıları içinde bulunurken ve melekler ellerini uzatarak; 'Haydi ruhlarınızı çıkartıp teslim edin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, O’nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, alçaltıcı azâbıyla cezalandırılacaksınız.' derken o zâlimlerin hâlini bir görsen!”(Enam, 6/93).
Buharî’ye göre ayette geçen ve bizim “alçaltıcı azâp” diye tercüme ettiğimiz “azabe’l-hun”, kavramı aynı zamanda “hafif azap” demektir; bu ise şiddetli olan cehennem azabından önce kabirde olacak bir azap olduğunu göstermektedir.(1)
“Biz o münafıkları iki kez cezaya çarptıracağız. (İlk cezadan) sonra müthiş bir azaba uğratılacaklardır.”(Tevbe, 9/101).
Demek ki, ilk azap kabirde olur. İmam Buharî bu üç ayeti kabir sorgusu ve azabı için delil olarak zikretmiştir.(bk. a.g.e.)
Abdullah b. Abbas’a göre,
“Muhakkak ki o zalimlere bundan başka azap da vardır.”(Tur, 52/47)
mealindeki ayette de kabir azabına işaret edilmektedir.(2)
"Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."(3)
“Ölü kabre konduktan sonra, Münker ve Nekir adında iki melek gelip Peygamber Efendimizi (asv) kastederek ‘Bu adam hakkında ne düşünüyorsunuz?’ diye sorarlar. Mümin kimse daha önce/ dünyada iken dediği gibi der: ‘O Allah’ın kulu ve resulüdür. Ben şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür.’ Melekler; ‘Senin böyle diyeceğini biliyorduk’ derler ve kabrini genişletip aydınlatırlar. Münafık -ve kâfir- kimse ise, bu soruya ‘Bilmiyorum’ diye cevap verir. Melekler ona da ‘Senin böyle diyeceğini biliyorduk’ derler. Yere denilir, o da adamın kaburgalarını iç içe geçirecek şekilde onu sıkar ve kıyamete kadar orada azap çeker.”(4)
Bera b. Azib anlatıyor: Hz. Peygamber (asv) buyurdu ki;
“ ‘Allah iman edenleri hem dünyada hem ahirette o sabit söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar.'(İbrahim, 14/27)’ ayeti kabir sorgusu ile ilgili olarak nazil olmuştur. Ona denilir ki; ‘Rabbin kim?’ o da ‘Rabbim Allah’tır, dinim Muhammed’in(a.s.m) dinidir.’ İşte ‘Allah iman edenleri hem dünyada hem ahirette o sabit söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar’ ayeti bu sağlam söze işaret etmektedir.”(5)
"Ey Allah'ın Rasûlü, sen bana Münker ve Nekir'in seslerini ve kabir sıkmasını anlattığın günden beri hiç bir şeyden tat alamaz oldum." Bunun üzerine Rasulullah (asv): "Ey Aişe, Münker ve Nekir'in sesleri mü'mine, gözdeki sürme gibi gelir. Kabir sıkması da mü'mine, şefkatli bir ananın yavrusunun başını okşaması gibidir. Ama ya Aişe, şakilere (âsi olanlara) yazıklar olsun ki onlar kabirlerinde düz ve sert taş üzerine yumurtanın çarpıldığı gibi sıkıştırılacaklardır."(6)
"Allah'a yemin olsun ki, ona (kâfire) doksan dokuz tinnîn gönderilir (saldırtılır). Tinnîn nedir bilir misiniz? Her birinin dokuz başı olan doksan dokuz yılan. Kıyamet gününe kadar onun cismine üfürürler, sokarlar ve onu tırmalarlar. " buyurulmuştur. Ebû Sa'id el-Hudrî de: "Buradaki dar geçimden kasıt, doksan dokuz Tinnin'in (ejderhanın) onu kabrinde sokmasıdır." demiştir."(7)
"Ona (kâfire) kabrinde, elinde düğümü ateşten olan, deve boynu gibi bir kırbaçla bir hayvan saldırtılır ki, Allah'ın dilediği kadar onu döğer. Kulakları da sağır olduğu için onun sesisini (feryadını) duymaz ki ona acısın."(8)
"Kâfire kabrinde kudurmuş akrepler saldırtılır ve onun etini başından ayaklarına kadar yerler. Sonra ona tekrar et giydirilir ve bu sefer de ayaklarından başlayarak başına kadar yerler ve böylece azap devam edip gider." (9)
Dipnotlar:
(1) bk. bk. Buharî, Cenaiz, 87.
(2) bk. bk. Beyhakî, İsbatu azabi’l-kabr (Kabir azabının ispatı), 1/63.
(3) bk. bk. el-Akidetu’t-Tahaviye,1/169; Ahmed b. Hanbel, el-Akide, s.64-76; el-lalekâî, İtikadu ehli’s-sünne, 1/156, 158, 166-şamile.
(4) bk. Buharî, Cenaiz, 87; Tirmizî, Cenaiz, 70; -hadis meali özet olarak Tirmizi’den alınmıştır.
(5) bk. Müslim, Cennet, 73; Nesâî, Cenaiz, 114; Tirmizî, Tefsir, 14.
(6) bk. Beyhakî İsbatu Azabul Kabr . 39 a; Suyûti, Ş. Sudur, v. 47 a; Suyûti, B. el-Keîb, v. 145 a; İbn Hişam, es-Siretu'n-
(7) bk. Beyhakî, İsbatu Azabul Kabr, v. 31 b.
(8) bk. Ahmet b. Hanbel, Müsned, VI / 353.
(9) bk. Beyhakî, İsbatu Azabul Kabr, v. 53 b.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü