İmam-ı Rabbanî Hazretleri 259. mektubunda bazı insanların toprak olacağından bahsediyor. Doğru mu, yanlışsa sebebi nedir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Suâl: Dağda yetişip, hiçbir din duymayıp puta tapan müşrikler, Cehennemde sonsuz kalmazsa, Cennete girmesi lâzım gelir. Bu da olamaz. Çünki müşriklere, Cennet harâmdır, yani yasakdır. Bunların yeri Cehennemdir. Nitekim Allah u Teâlâ, Mâide sûresi 75. âyetinde, İsâ aleyhisselâmın meâlen, “Allah u Teâlâdan başkasına tapanlar, başkalarının sözlerini O’nun emrlerinden üstün tutanlar, Cennete giremez. Onların konacağı yer Cehennemdir” dediğini beyân buyurdu. Âhirette Cennet ile Cehennemden başka yer de yokdur. (A’râf)da kalanlar, bir müddet sonra Cennete gideceklerdir. Sonsuz kalınacak yer, yâ Cennetdir, yâ Cehennem! Bunlar hangisinde kalacakdır?"

"Cevâb: Buna cevâb vermek çok güç! Kıymetli yavrum! Biliyorsun ki, çok zaman bunu, bana sormuştun. Kalbe rahat verecek bir cevab bulunmamıştım. Bu suâli, halletmek için, (Fütûhât-i Mekkiyye) sâhibinin [Muhyiddîn-i Arabî]: (Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, kıyâmet günü, bunları dine da’vet eder. Kabûl eden Cennete, etmeyen Cehenneme sokulur) sözü, bu fakire iyi gelmiyor. Çünki âhiret, mükâfat yeridir, hesâb yeridir. Emir yeri, iş yeri değildir ki, oraya Peygamber gönderilsin!"

"Çok zaman sonra, Allah u Teâlâ, merhamet ederek, bu mes’elenin hâllini ihsân eyledi. Şöyle bildirdi ki, bu müşrikler, ne Cennette, ne Cehennemde kalmayacak, âhiretde dirildikten sonra, hesâba çekilip, kabâhatleri kadar mahşer yerinde azab çekecekdir. Herkesin hakkı verildikden sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da, yok edileceklerdir. Bir yerde sonsuz kalmayacaklardır. Bu cevâbımız Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” huzûrunda söylenseydi, hepsi beğenir, kabûl buyururdu. Her şeyin doğrusunu Allahü Teâlâ bilir."

"Herkesin aklı, birçok dünya işlerinde bile, şaşırıp yanılırken, iyiliklerine, merhametine son bulunmayan sâhibimizin, Peygamberleri ile haber vermeden, yalnız akılları ile bulamadıkları için, kullarını sonsuz olarak ateşte yakacağını söylemek, bu fakire ağır geliyor. Böyle kimselerin sonsuz olarak Cennette kalacaklarını söylemek, nasıl çok yersiz ise, sonsuz azâb çekeceklerini söylemek de, öyle yersiz oluyor. Nitekim, itikâdda ikinci imâmımız Ebü’l-Hasen-i Alî Eş’arî, bunların Cehenneme girmeyeceklerini söylüyorsa da, bu sözünden, Cennette kalacakları anlaşılıyor. Çünkü, ikisinden başka yer yokdur. O hâlde, cevâbın doğrusu bize bildirilendir. Yani mahşer günü, hesâbları görüldükden sonra, yok edileceklerdir."

"Bu fakire göre, kâfirlerin çocukları da böyle olacaktır. Çünki Cennete girmek, îmân iledir. Yâ kendisi îmân etmiş olacak veyâ îmânlının çocuğu olduğu için, yâhud ana-babası birlikte mürted olunca, kendisi Dâr-ül-İslâm'da kaldığı için îmânlı sayılmış olacaktır. Dâr-ül-İslâm'da bulunan müşriklerin çocukları ve zimmîlerin çocukları da Dâr-ül-harbdeki kâfirlerin çocukları gibidir. Çünkü bu çocuklarda îmân yoktur. Bunlar Cennete giremez. Cehennemde sonsuz kalmak da, teklîften sonra, inanmamanın cezâsıdır. Çocuk ise, mükellef değildir. Bunlar hayvanlar gibi, diriltilip, hesâbları görüldükden sonra, yok edileceklerdir. Eskiden, bir Peygamberin vefâtından sonra, çok vakit geçip, zâlimler tarafından din bozulup, unutulduğu zamânlarda yaşayıp, Peygamberlerden haberi olmıyan insanlar da kıyâmette böyle sonradan, tekrâr yok edileceklerdir."(1)

Üstadlarımızdan olan İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin bu görüşü ve içtihadı, hem Üstad Hazretleri ile hem de ekser Ehl-i sünnet âlimlerinin görüşleri ile uyuşmamaktadır. Biz ekser âlimlerin görüşünü esas alacağız; buna göre ehl-i fetret denen dinin ulaşmadığı kişiler müşrik ve putperest de olsa ehl-i necattırlar. Bu durumda olan insanlar yok olmazlar, sonunda cennete girerler; ama makamları sair cennet ehli gibi olmaz. Bu fikir Allah’ın adalet ve merhametine daha uygundur, zira yok etmek cehennemden daha ağır bir cezadır. Allah’ın, mes’ul olmayan birisini şiddetle cezalandırması; adalet ve merhametine uygun düşmez.

İmam-ı Rabbanî Hazretleri bu içtihadında isabet etmediği için bir sevap kazanmıştır; sair âlimler ve müçtehidler isabet ettiği için iki sevap kazanmışlardır. Meseleye bu şekilde bakmak gerekir, diye düşünüyoruz. İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin isabet etmemesi, onun büyüklüğüne halel vermez.

Üstad Hazretleri bu mesele hakkında şöyle buyuruyor:

“Fakat zaman-ı fetrette وَمَاكُنَّامُعَذِّبِينَحَتّٰىنَبْعَثَرَسُولاً sırrıyla; ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bil’ittifak, teferruattaki hatiatlarından muahezeleri yoktur. İmam-ı Şâfiî ve İmam-ı Eşarî'ce; küfre de girse, usûl-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünkü teklif-i ilâhî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla ile teklif takarrur eder. Madem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i salifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevap görür, etmezse azap görmez. Çünkü mahfî kaldığı için hüccet olamaz.”(2)

Yine bu mânayı teyid eden ayetlerden birisinde şöyle buyuruluyor:

"Hem rabbin, memleketleri, ana noktasında (merkezinde), kendilerine âyetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez. Ve biz, ahalisi zalimler olan memleketlerden başkasını helâk edici değiliz.“ (Kasas Suresi, 28/59)

Ayrıca İmam-ı Gazzalî bu hususta açık ve net olarak şöyle der:

“Peygamberin gönderildiğini bilmeyenler; bunlar ehl-i necattır. Bilip de inkâr edenler; bunlar ehl-i cehennemdir. Duyan fakat tahkik etmeyen, yanlış işitenler; bunların da necat ehli olması ümit edilir." (bk. Faysal el-Tefrika beyn el-İslam ve el-Zındıka, Paris, 1983, s. 38-39)

"Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir, ya ademe gidecektir veya daimî bir azab içinde mevcut kalacaktır. Vücudun -velev cehennemde olsun- ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem, şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve mâsiyetlerin de merciidir. Vücut ise, velev cehennem de olsa, hayr-ı mahzdır. Maahaza, kâfirin meskeni cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 7. Ayetin Tefsiri)

Yokluk ve hiçlik, bütün varlık boyutlarına kıyasla (ki buna cehennem de dâhil) daha kötü, daha acı ve merhametten daha uzak bir durum oluyor. Bu yüzden Allah hiçbir varlığı yokluğa ve hiçliğe mahkûm etmiyor, yaratmış olduğu her mahlûkun varlığını devam ettiriyor. Yani Allah’ın sonsuz merhamet ve şefkati, mutlak şer olan yokluğa izin vermiyor.

Hasta, yaşlı, meşakkatli bir hayat süren hatta bakıma muhtaç olan insanların bile yaşamak için elinden geldiği kadar çareler araması, hayata aşk derecesinde meftun olması inceliğe işaret ediyor.

İnsan "idam edilmek" veya "zor, sıkıntılı, azap içinde bir müebbet hapis cezası" gibi iki teklife muhatap olsa, tevehhüm, his ve heves aldatmamak şartı ile hiç şüphesiz ki idam edilmektense bir hücrede dahi olsa, zor şartlar altında dahi kalsa ebedî hapsi tercih edecektir.

"Yok olmak mı ebedî de olsa cehennem mi?" sualine insanın vicdanı; "Cehennem de olsa ebed!.." diye cevap veriyor. Allah da sonsuz merhameti icabı bu iki şıktan daha ehven olan ebedî cehennemi tercih ediyor.

Kâfirlerin ebedî cehennemde kalmalarına vicdanî açıdan bakıldığında adem ve yokluğa nisbeten merhamet edildikleri anlaşılıyor.

“Bir zaman -küçüklüğümde- hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden "ah" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim" dedi.” (Şualar)

Cenab-ı Hakk’ın “rahmeti gazabını geçtiği” için kâfirleri yok etmeyecek, cehennemde ebedî azaba duçar edecektir. Bir suçlunun idama mahkûm olması başka, müebbet cezaya çarptırılması başkadır. İdama mahkûm olan birinin cezası müebbet hapse çevrilse ne kadar sevinir, düşününüz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 16.073
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

sahinsagli
Çok güzel bir cevap. İçimde herhangi bir tereddüt kalmadı teşekkür ediyorum.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
wehwet84
imam rabbani hazretleri aynı mektupta; "Ey yavrum! Bu fakîr, çok geniş ve çok derin düşünüyorum da, Peygamberimizin (s.a.v) haberi yetişmiyen, yer yüzünde, hiçbir yer kalmadığını anlıyorum. Bütün dünyânın, Onun davet nûru ile, güneş gibi aydınlandığı görülüyor. Hattâ, dıvâr arkasında bulunan, Ye'cûc ve Me'cûca bile ulaşmış bulunuyor. " böyle bir durumda fetret dönemi olma durumunu nasıl anlamalıyız?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Burada temel ölçü dinin duyulup duyulmamasıdır. Şayet kişi duymuş ise mesuldür, duymamış ise mesul değildir.
Fetret dönemi zaten peygamberin gönderilmediği özel bir dönemdir, burada hüküm açıktır; onlar mesul olmazlar. İmam Rabbani Hazretleri kendi döneminin şartları ışığında meseleyi değerlendiriyor. O şartların ilerideki dönemlerde değişmesi mukadder olabilir. Bu yüzden temel ölçüyü esas almak gerekir.
İlave bilgi için tıklayınız: Fetret ehli kimlerdir?..

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
sami
Bir zaman -küçüklüğümde- hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden "ah" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim" dedi... Cehennem fikri, geçmiş iman meyvelerinin lezzetlerini korkusuyla kaçırmıyor. Çünki hadsiz rahmet-i Rabbaniye o korkan adama der: Bana gel, tövbe kapısıyla gir. Tâ Cehennemin vücudu değil korkutmak, belki sana Cennetin lezzetlerini tam bildirsin ve senin ve hukuklarına tecavüz edilen hadsiz mahlukatın intikamlarını alsın, sizi keyiflendirsin. Eğer sen dalalette boğulup çıkamıyorsan yine Cehennemin vücudu, bin derece idam-ı ebedîden hayırlıdır ve kâfirlere de bir nevi merhamettir. Çünki insan hattâ yavrulu hayvanat dahi, akrabasının ve evlâdının ve ahbabının lezzetleriyle ve saadetleriyle lezzetlenir, bir cihette mesud olur. Şu halde sen ey mülhid, dalaletin itibariyle ya idam-ı ebedî ile ademe düşeceksin veya Cehenneme gireceksin! Şerr-i mahz olan adem ise, senin bütün sevdiklerin ve saadetleriyle memnun ve bir derece mesud olduğun umum akraba ve asl u neslin seninle beraber idam olmasından, binler derece Cehennemden ziyade senin ruhunu ve kalbini ve mahiyet-i insaniyeni yandırır. Çünki Cehennem olmazsa, Cennet de olmaz. Herşey senin küfrün ile ademe düşer. Eğer sen Cehenneme girsen, vücud dairesinde kalsan, senin sevdiklerin ve akrabaların ya Cennette mesud veya vücud dairelerinde bir cihette merhametlere mazhar olurlar. Demek herhalde Cehennemin vücuduna tarafdar olmak sana lâzımdır. Cehennem aleyhinde bulunmak, ademe tarafdar olmaktır ki, hadsiz dostlarının saadetlerinin hiç olmasına tarafdarlıktır. Evet Cehennem ise, hayr-ı mahz olan daire-i vücudun Hâkim-i Zülcelalinin hakîmane ve âdilane bir hapishane vazifesini gören dehşetli ve celalli bir mevcud ülkesidir. Hapishane vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çok hikmetleri ve âlem-i bekaya ait hizmetleri var. Ve zebani gibi pek çok zîhayatın celaldarane meskenleridir. (Meyve Risalesi)
Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve Hüdhüd-ü Süleymanî (A.S.) ve Nemli ve Naka-i Sâlih (A.S.) ve Kelb-i Ashab-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa; hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve herbir nevin arasıra istimal için birtek cesedi bulunacağı rivayat-ı sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rububiyet öyle iktiza ederler.(Münacaat)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
casper97

(Müşriklerin çocukları Cennet ehlinin hizmetçileridir.) [Taberani]

(Rabbimden, küçükken ölen müşrik çocuklarının Cennette Müminlere hizmet etmelerini istedim, kabul etti.) [Hakim-i Tirmizi]

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
oğuzhangözüpek
ALEMİ GAYBA VE CENABI ALLAH'ın cc doğrudan Tasarrufunda olan meselelerde çok ihtiyatlı olmak ve mümkünse hiç konuşmamak,karışmamak daha güzel olur kanaatindeyim.MEVLAMIZ NEYLERSE EN GÜZEL VE EN KAMİL ŞEKİLDE EYLER.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Mertalihan

İmamı Rabbani müceddid i elf i sani Ahmed i Faruki serhendi (k.s) hazretlerinin görüşünün hatalı olduğunu söylerken neden sait nursinin görüşünü belirtiyorsunuz ki sait nursi kim ayrıca imamı Rabbani (ks) hazretlerinin içtihadında isabet etmeyip 1 sevap kazandığını nereden biliyorsunuz ilham mı aldınız

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

İlhamla değil ilmi ölçüler ışığında bunu ifade ediyoruz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Buhan

Merhaba Editör bey,

İmamı Rabbani müceddid i elf i sani HZ, siziden belittigniz gibi 1000 Yilin müceddidi. Bu Zat bu meselenin ölcüsünü o zamanda vermis. Bu sitede Said nursi ve Imam Rabbani gibi bir müceddidin sözlerini kiyas yapmak hic yakis almamis. 

Bakin Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri ne buyruyor, (Allahü teâlânın kitabından ve Resulullah’ın hadislerinden sonra, İslam kitaplarının en üstünü, en faydalısı, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabıdır.

Bu mübarek yakin zamanda yasmis bir alim, Said nursi dememis. Vesselam !

 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...