"Uluhiyetinin dairelerinde başka başka, fakat birbiri içinde görünür isim ve nişanları"nı izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Uluhiyet; mabudiyet manasına gelir. Her varlık kendisine verilen vazifeyi noksansız ve mükemmel olarak yerine getirmekle kendisini yaratan ve terbiye eden Allah’a ibadet etmektedir. Bu ibadetler birbirinden farklı olmakla birlikte birbiri içinde görünmektedir ve her biri ayrı bir isimle yâd edilirler.
Kendi ibadetlerimizden misal verecek olursak, namaz kılmakla oruç tutmak Allah’ın emrinin yerine getirilmesinde birleşirler. Ancak, bunların icra edilme şekilleri farklı olduğu gibi isimleri de farklıdır. Kâinatta da arşın, kürsinin, levh-i mahfuzun, denizlerin, dağların, ağaçların, hayvanların ibadetleri birbirinden faklıdır, ama bunlar aynı manayı, yani “Allah’ın ulûhiyetine karşı itaatle mukabele etme" manasını farklı lisanlarla ilan ederler.
Mesela; sema bir dairedir, geniş bir âlemdir. Bu dairede hâkim olan Allah’ın azametini ifade eden celalî isimleridir.
Yine bir çiçekteki ince sanatlar, güzel kokular ve latif süsler; Allah’ın Latif ve Müzeyyin gibi cemali isimlerinin tecellisini gösterir, yani onda cemalî isimler galiptir; diğer isimler onun gölgesindedir.
Dersin devamında beyan edildiği gibi, fırtınalı bir denizde öncelikle Celîl, Azîz, Cebbâr isimleri nazara çarpar. Diğer isimler bunların gölgesinde kalırlar.
Sabit yıldızlar âleminde, öncelikle nazara çarpan Kayyum ve Müzeyyin isimleridir; Alîm ve Hakîm isimleri gibi çok esma da tecelli etmekle birlikte bunlar bu iki ismin zımnında kalırlar.
Levh-i mahfuzda Hafîz ismi hâkimdir. Diğer isimler ona tâbidirler.
“Yani o isim her şeye muhît ve âmm olduğu halde, öyle bir kasd ve ehemmiyetle bir şeye teveccüh eder; güya o isim yalnız o şeye hastır.”(1)
Mesela, Basîr olan Allah, her şeyin her şeyini görür. Diğer ilahi sıfatlar gibi bâsâr sıfatı da muhittir, bütün eşyayı birlikte ihata eder; hiç bir mahluk o sıfatın dairesi dışında kalmaz. Bununla birlikte, Basîr isminin “gözler âleminde” hususî bir tecellîsi vardır. Allah her şeyi görmekle birlikte, gözlere görme hassası vermekle ve bir kısım eşyayı göstermekle o mahlûkuna Basîr ismiyle öyle bir tecellîsi olur ki, “güyâ o isim yalnız o şeye hâstır.”
İnsanın her bir azası ve her bir latîfesi için de benzer şeyler söylenebilir.
Bir misal de hayvanlar âleminden verelim:
Bütün hayvanlar ilahi ilhamla hareket ederler, rızıklarını öylece bulur, dertlerine deva olacak bitkilere bu ilhamla ulaşırlar. Ancak bu ilham, en ileri derecede arılarda tecelli etmiştir ki, ayet-i kerimede
"Rabbin, bal arısına şöyle vahyetti (ilham etti): 'Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.' " (Nahl, 16/68)
Bu ayet-i kerimede, sanki bu ilham sadece arıya has imiş gibi bir beyanda bulunulmuş, böylece arının bu noktada diğer hayvanlardan çok daha ileri olduğu ders verilmiştir.
1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Birinci Dal.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü