"Ruh", "latife-i Rabbaniye", "sırr", "vicdan" münasebetini açıklar mısınız? Bunlarla beraber "kalp" hep ruhun özellikleri değil midir?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın bir tarafı topraktan yapılmıştır; buna beden diyoruz. İnsana hayatını ve neslini devam ettirmesi için ona üç mühim kuvve ihsan edilmiştir.
1. Kuvve-i Şeheviye
Kuvve-i şeheviye; menfaatleri celbeden kuvvedir. Yeme, içme, uyuma, lezzet alma, zevk etme ve evlenme gibi şeyler kuvve-i şeheviyedendir, onun cazibe merkezine takılıdır.
2. Kuvve-i Gadabiye
Kuvve-i gadabiyye; insanın kendini tehlikelerden muhafaza etmesi için Allah’ın bahşettiği müdafaa ve defia kuvvesidir.
3. Kuvve-i Akliye
Düşünme ve tefekkür hassası olan akıl; mahiyeti bilinmeyen ilahî bir sırdır.Akıl, hayrı ve şerri birbirinden ayıran, insanı doğru yola sevk eden ilahî bir nurdur.
Bir tarafımız da nefha-ı İlâhîdir ki, ona da ruh diyoruz. Bu iki tarafımıza birden insan deniliyor. Aslında nefs ve ruh, aynı hakikatin iki ayrı kutbu gibidir, birbirinden ayrı düşünülmemelidir.
Ruh ise bu dünya ile irtibatını sağlamak için göz, kulak ve akıl gibi bu dünyaya açılan pencerelere muhtaçtır.
Beden terkipken, yani çok farklı maddelerin ve elementlerin intizamlı bir şekilde bir araya gelmesiyle yaratılmışken; ruh basittir, yani terkip değildir, bir şeylerin bir araya gelmesi ile oluşmamıştır. Zaten bu yüzden beden gibi dağılmaya mahkûm değildir. Akıl, kalp ve vicdan birbirinden ayrı şeyler değildir; ruhun farklı yönleridir. Aynı insanın bir yönden baba, bir yönden evlat, bir yönden komutan, bir yönden vali olması gibi düşünülebilir. Her biri ruhun farklı bir sıfatını ifade ediyor.
Üstad ruha “hayatın cevheri” diyor. Beden hayatiyetini ruha borçludur. Böyle bakılırsa hayatın görmek, işitmek, bilmek gibi bütün vasıflarının ruhtan kaynaklandığını kolayca anlarız. Sevme, arzu ve nefret gibi nefse ait duygular hayata, hayat da ruh cevherine bağlıdır. Dolayısıyla nefs ve ruhu ayrı şeylermiş gibi düşünemeyiz. Ayrıca;
“Kalb, bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkârı dimağdır.”(1)
ifadelerinden de anlaşıldığı gibi bunlar farklı şeyler değiller.
Ruh hayatın madeni olduğu gibi; idrakin de kaynağıdır. İdrak söz konusu olduğunda kalp adını alıyor. Kalp de hissiyatlara mahzar olması yönüyle vicdan; fikirlere merkez olması cihetiyle de dimağ adını alıyor.
Sır ise kalbin İlâhî hakikatlere ve has kullara açılan yüksek bir penceresidir, diyebiliriz.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 7. Ayet Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar