"Ruhani" ve "Ruhaniyat" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Ruhani denilince kelime manasıyla cismani olmayan bütün varlıklar anlaşılır. Bunlar; melekler, cinler ve şeytanlar olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Şeytanlar da aslında cin grubuna girerler ve onların inanmayan kısmına denilir.
Şu var ki, melekler cismani olmamaları cihetiyle ruhaniler grubuna girmekle birlikte, meleklerin nurdan yaratılmış müstakil bir nev’ oldukları da gözden ırak tutulmamalıdır
İnsanlar ile hayvanların, hem ruhları hem de bedenleri vardır. Onun için, bunlara ruhani denilmemektedir. Ancak, ölen bütün canlıların ruhları yok olmayıp varlıklarını devam ettirdiklerinden, o ruhlar âlemi de ruhaniyattan addedilebilir. Nitekim bir yerde bu manaya şöyle işaret edilmiştir:
"Bu hadsiz tereşşuhat ve lemaat gösteriyor ki: Şu âlem-i maddîyat ve şehadet ise, âlem-i melekût ve ervah üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir." (Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, Birinci Maksat)
Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyuruyor: “Melekler nurdan; cinler dumansız ateşten / alevden; insanlar ise size anlatıldığı gibi (topraktan) yaratılmıştır.” (bk. Müslim, Zühd, 10)
Şu hususun öncelikle ifade edilmesi gerekiyor: Bütün melekler ruhani varlıklardır, ama bütün ruhaniler melek değillerdir. Cinler de vefat eden insanların ruhları da ruhani grubuna girerler, ama melek değillerdir.
Varlık âlemi hakkında yapılan gayb-şehadet, mülk-melekût, dünya-ahiret şeklindeki ikili tasniflerden birisi de âlem-i emir ve âlem-i halk şeklindedir. Toprak halk âleminden, yer çekimi emir âlemindendir. Aynı şekilde ruhlar emir âleminden, bedenler halk âlemindendir. İnsanın topraktan yaratılmış olması onun bedeniyle ilgilidir, bu bedene ana rahmindeki hayatının bir safhasında âlem-i emirden olan ruh ilka edilmektedir.
Ruhun topraktan yaratılmadığı açıktır. Aynı şekilde yeryüzündeki bütün canlıların da ruhları topraktan yaratılmış değildir. Ancak, ruhların görünmemeleri ve emir âleminden olmaları sebebiyle biz bütün bu canlıların, hadiste haber verildiği gibi, topraktan yaratıldıklarını görüyor ve biliyoruz.
Cinlerin ateşten yaratılmış olmaları da aynı şekilde değerlendirilecektir. Demek ki, insan nevinin yaratılmasına en uygun unsur toprak olduğu gibi, cin nevinin yaratılmasına da en uygun unsur ateştir. Keza, meleklerin nurdan yaratılmaları da bu manadadır.
Üstad Hazretleri "... madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta esîr maddesinden, hatta manalardan, hatta havadan, hatta kelimelerden zihayat, zişuuru kesretle halkeder..." (Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, Birinci Maksat) buyurmakta ve bunlara örnek olarak “ışığı, karanlığı, esir maddesini, manaları, havayı ve kelimeleri” vermektedir. Topraktan insan, sudan balık yaratan Allah, elbette bu seyyal maddelerden de hayat ve şuur sahibi varlıklar yaratabilir.
Şu var ki, meleklerin nurdan yaratıldıkları açıkça beyan edildiğine göre, bu seyyal maddelerden yaratılan ruhani varlıkların melek olmamaları da mümkündür.
Üstadımızın, "...hayvanatın pek çok muhtelif ecnasları gibi pek çok muhtelif ruhani mahlûkları, o seyyalat-ı latife maddelerinden halkeder..." (bk. age.) ifadesi bu noktada çok mühimdir. Hayvanat âleminin sinekten kuşlara, koyunlardan balıklara, aslanlardan insanlara kadar pek çok cinsi olmakla birlikte, hiçbiri diğerine benzemediği gibi, bu ruhani varlıkların da birbirinden ayrı pek çok cinsleri vardır. Mesela, ateş havaya benzemediği gibi, ateşten yaratılan cinler de havadan yaratılan o ruhani varlıklara benzemeyeceklerdir.
Nitekim şu açıklama, bunların farklı olduğuna gösterir:
"...Belki, madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta esir maddesinden, hatta manalardan, hatta havadan, hatta kelimelerden zihayat, zişuuru kesretle halk eder ki, hayvanatın pek çok muhtelif ecnasları gibi pek çok muhtelif ruhani mahlukları, o seyyalat-ı lâtife maddelerinden halk eder. Onların bir kısmı melâike, bir kısmı da ruhani ve cin ecnaslarıdır." (bk. age.)
Seyyalat-ı latifelerden “Hangileri hangi maddelerden yaratılmış olabilir?” diye bir soru akla gelebilir. Bu konuda bir şey söylememiz mümkün değildir. Sadece, tahmini olarak, ışıklardan melaike yaratılmış olabileceğini belki söyleyebiliriz. Ancak, karanlıktan, havadan, manalardan ne gibi ruhaniler yaratıldığını bilemeyiz.
Ek bilgi için tıklayınız:
- Melâike-i kiram, anasırdan mahlûk ecsam-ı nurâniyedirler...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar