"Sadaret üç mühim şûrâya bizzat istinat ediyor, yine kifayet etmiyor..." Devamıyla izah eder misiniz, "üç mühim şura" nedir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Sadaret: Kelime olarak vezirlik, başvezirlik manalarına geliyor. Osmanlı Devleti zamanında başvekillik makamına verilen bir isimdir. Bugünkü sistemlerde başbakanlık makamına tekabül ediyor.

Malum olduğu üzere, Osmanlı'da cumhuriyet ve demokrasi tam manası ile bulunmadığı için, sadaret veya benzer kurumlar cumhurun hissiyatını ve efkarını tam yansıtamadığı gibi, dış etkilerin de tesirine girmeye müheyya bir vaziyette idi. Bir fert ne kadar mükemmel ve dahi de olsa reyi ve içtihadı cumhurun kuvvetine yetişemez. Bu gibi kurumların ya da temsilcilerinin reyi ve içtihadı şahsidir ve kuvvetli fikriyatlara kapılmaya müsaittir.

Bu asırda hakim cereyan ve ideolojiler bu gibi kurum ve şahsiyetleri çabuk tesiri altına alabilecekleri için, cumhurun hissiyat ve fikriyatına dayanmak iktiza ediyor ki, bu da ancak tam bir cumhuriyet ve demokrasi ile mümkündür. İslam alemini ilgilendiren önemli fetva ve hükümler böyle muhkem ve esaslı kurumlara tevdi edilmelidir. Yoksa bu zamanın hakim cereyanları ve ahlaki zafiyetler İslam’a ve Müslümanlara çok zarar verecekler. Bahsin siyakı konuyu daha da izah ediyor zaten. Mevzubahis kurum sadece meşihat (Diyanet Riyaseti) değil, siyasi olan hilafet ve başvekillik de aynı nitelikte bulunmalıdır.

"Sadaret üç mühim şûrâya bizzat istinat ediyor, yine kifayet etmiyor."(1)

Buradaki "üç mühim şura" meclis-i ayan, meclis-i mebusan ve meşihat dairesidir.

Meclis-i Âyan, Osmanlı Devleti'nin Meşrutiyet sistemi içinde bir Senato veya bir Üst Kamara benzeri bir kurum olup, Meclis-i Mebusan (seçilmiş milletvekilleri) ile birlikte Meclis-i Umumî'yi (Genel Meclis) meydana getiren ve 23 Aralık 1876 tarihli Kanûn-ı Esâsî'ye (Anayasa) göre kurulmuş yasama organıdır.

Âyan (toplumun önde gelenleri) Meclisi üyelerini Padişah seçerdi ve sayıları mebusların (Milletvekili) üçte birini geçmezdi. Âyanın başkan ve üyeleri güvenilir, itibarlı ve kırk yaşını geçmiş kimseler olurdu. Ayrıca Kanunu Esasinin 62. maddesine göre, nazır (bakan), vali, ordu kumandanı, kazasker, elçi, patrik, hahambaşı, kara ve deniz ferikleri, gereken şartlara sahip iseler, âyan üyesi olabilirlerdi.

Meclis-i Mebusan (Genel Parlamento), Osmanlı İmparatorluğu'nda, 23 Aralık 1876 tarihli Anayasa'ya (Kanuni Esasi) göre kurulmuş genel yasama organıdır. I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet dönemlerinde görev yapmıştır. Meclis-i Umumî, seçilmiş parlamenterlerden oluşan Meclis-i Mebusan ve padişah tarafından atanan üst kamara üyelerinden oluşan Ayan Meclisi (İleri Gelenler) adında iki alt meclis içermekteydi.

Meşihat, Osmanlılarda ilmiye sınıfının başı ve sadrazamdan sonra devletin ikinci büyük görevlisi olarak kabul edilen şeyhülislâmların görev yaptığı makama verilen isimdir. Bu makam ayrıca “Bâb-ı Fetvâ”, “Bâb-ı Meşîhat”, “Şeyhülislâm Kapısı” olarak da anılmıştır.

Özellikle Tanzimat Devrinde dinî temellere dayanan bütün müesseselerin idare ve kontrolü Meşîhat Dairesi tarafından yürütülmeye başlandı. Böylece şeyhülislâm, statü bakımından XIX. yüzyılda nâzırlar (bakanlar) ile eşit konuma geldi ve hükûmet üyelerinden birisi sayıldı. Mithat Paşa’nın 1876’da ilân ettiği Kânun-ı Esasî’nin 27. maddesine göre, diğer nâzırlardan üstün duruma getirildi.

1920 yılına kadar çeşitli zamanlarda yapılan reformlarla bu makam olgunlaştırılmışsa da Osmanlı Saltanatı 1922’de ortadan kaldırınca, Meşîhat Dairesi de feshedildi.

İşin ilginç tarafı, Üstadımız bu üç şuraya rağmen yine de yönetimin ferdin tesirinden kurtulamamasından yakınıyor. Bahsin devamında “Fert tesirat-ı hariciyeye karşı daha az mukavimdir. Tesirat-ı hariciyeye kapılmakla çok ahkâm-ı diniye feda edildi.” bu cümle, tek ferdin yönetiminin uygun olmadığını ifade ediyor.

"Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhit idi. O hâkimin müftüsü de onun gibi münferit bir şahıs olabilirdi, onun fikrini tashih ve tâdil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder."(2)

Dipnotlar:

(1) bk. Sünuhat, Kur'ân'ın Hâkimiyet-i Mutlakası.
(2) bk. age.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...