"Sarahaten veya işareten veya remzen..." Ayetlerdeki işaret ve ima aynı manada mı, yoksa az da olsa fark var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Her bir ayetin birçok mana şubeleri vardır. Bir kelimenin açık bir manası olduğu gibi, zımni, işari ve gereklilik esasına dayalı manaları da vardır ki, bunların birçok dal ve budakları bulunur. Bunlardan bazılarının izahını takdim edelim.
Dâll bil-fehvâ: Söylenen sözün veya ifadelerin hülâsasından çıkan manaya göre delil ve işaret olmak.
Dâll bil-ibare: Bir ifade veya sözden muayyen bir mananın ve hükmün anlaşılması. Meselâ: "Zekât, Müslümanların fakirlerine verilir, hiçbir zengine verilmez." ibaresi, zekâtın yalnız Müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıyye ile delâletidir. Zengin olan belli şahıslara da verilemeyeceğine delâlet-i tazammuniye ile delâlet eder. Zekât hususunda, zenginler ile fakirler arasında fark bulunduğuna da delâlet-i iltizamiye ile delâlet eder.
Dâll bil-işâre: Sözdeki mânanın işâretine göre delil olmak. Üç nevi delâletten biri ile sevkedildiği mananın gayrisine, yâni söylenince maksud-u asli olmayan bir mânaya delâlet eden lâfızdır.
Meselâ: "Cenab-ı Hak bey'i helâl, ribâyı haram kılmıştır." ibâresi, bey', yani alışveriş ile ribâ (fâiz) arasında fark bulunduğunu beyan için sevk olunmuştur. Bundan asıl murad budur. O hâlde bu ibâre meşru alışverişle faiz arasında fark bulunduğuna "delâlet-i mutabıkıyye" ile delâlet ettiği gibi, bey'in helâl, fâizin haram olduğuna da yine "delâlet-i mutabıkıyye" ile "bi-l işâre" delâlet etmiş olur. Yine bunun gibi bir malın abde verilmesini veya verilmemesini isteyen bir kimseye karşı "Bu malı hiçbir şahsa vermem." sözü bu malın abde verilmeyeceğine "delalet-i tazammuniye" ile "bi-l işare" delâlet eder.
"Evlâdın nafakaları mevludün leh üzerinedir." ibâresi de çocukların neseblerinin, babalarından sâbit olacağına delâlet-i iltizâmiye ile bil-işâre delâlet eder. Çünkü, babanın mevlüdün leh olması, nesebin kendisinden sübutunu müstelzimdir.
Dâll bil-iktiza: İktizası ile delâlet eden demektir. Istılahta şeran muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır. Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir.
Meselâ: bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini şu kadar liraya benim nâmıma medrese yap." deyip, o şahıs da evini medrese yapsa, o ev o kadar lira mukabilinde o kimse nâmına medrese yapılmış olur. Çünkü bu söz ile: "Evini şu kadar liraya bana sat." sonra "Onu benim nâmıma medrese yap." denilmiş olur. "Evini medrese yap." emri bir muktezîdir. Evin satılması da muktezâdır. Bu muktezâ olmadıkça öyle bir mânanın emri hükümsüz kalır. Artık öyle bir emrin sıhhatı için evvelce bu muktezânın vücuduna lüzum ve ihtiyaç vardır. Binâenaleyh, o emir bu muktezaya bi-l iktiza delâlet etmektedir.
İşte işaret ve delaletin ilmi ve ıstılahı birçok mana ve nüansları bulunmaktadır. Bu yüzden işaret, ima, delalet, remiz gibi kelimeler birbirinin aynı ve müteradifi değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü