"Şimdiki en çok ağraz ve infialâta mebde ve tohum olan bu vukua gelen şiddet suretini daha ahsen surette düşündüğümden..." ifadesini devamıyla açıklar mısınız? "Münhasif yıldız" nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"YARI CİNAYET: Şöyle ki: Daire-i İslâm'ın merkezi ve rabıtası olan nokta-i hilâfeti elinden kaçırmamak fikriyle ve sabık Sultan merhum Abdülhamid Han Hazretleri sabık içtimaî kusuratını derk ile nedamet ederek kabul-ü nasihate istidat kesbetmiş zannıyla ve 'Aslâh tarik musalâhadır' mülâhazasıyla, şimdiki en çok ağraz ve infiâlâta mebde ve tohum olan bu vukua gelen şiddet suretini daha ahsen surette düşündüğümden..."(1)
Ağraz, garazların çoğulu olup gizli niyet ve kötü emel, anlamına gelirken, infialat menfi hareketlenmeler anlamına geliyor. Halbuki dahilde, yani İslam toplumunda en doğru yol musalahadır. Yani en güzel ve gerekli olan şey barış ve sevgidir. Ağraz ve infial tarzı muhalefet, İslam toplumunun selameti açısından çok zararlı ve tehlikelidir. İslam toplumlarını bu gibi menfi cereyan ve infiallerden muhafaza etmenin en güzel yolu, cehaletin ilacı olan eğitim ve öğretimdir.
Sabık Sultan merhum Abdülhamid Han Hazretleri, yani bundan önceki sultanımız olan Sultan Abdulhamid Han Hazretlerini kastetmektedir.
Sabık içtimaî kusuratını derk ile nedamet ederek, yani Sultan Abdulhamid Hazretlerinin şahsı itibariyle veli, şefkatli, iyi niyetli, gayretli ve abid bir padişah olduğu herkesçe bilinen bir yönüdür. Oysa, İslâmiyet’in zayıf da olsa istibdada hiç, ama hiç ihtiyacı yoktur. Evet, dinin hak ve doğruluk veçhesi, her şeye kâfidir. Her insanı etkisi altına almaya yeterlidir, ayrıca siyasi bir baskı kurmaya lüzum yoktur. Onun şahsını ve izlediği yanlış ve kusurlu politikalarını birbirinden iyi ayırmak gerekiyor.
"Kabul-ü nasihate istidat kesbetmiş zannıyla," Zaten bu cümlede de Üstad, o mübarek zatın hatalarını anlayıp, pişmanlık gösterdiğini zannettiği için nasihat etmeye gayret etmiştir.
"Merhum Sultan-ı sâbıka ceride lisanıyla söyledim ki: Münhasif Yıldızı darülfünun et, tâ Süreyya kadar âli olsun."
Münhasif yıldızdan maksad; Abdulhamid'in ikamet ettiği Yıldız Sarayıdır. Burada bir teşbih vardır. Şöyleki, Yıldız parlayan ve ışıklandıran bir unsurdur. Oysa bu yıldız sönse, buna münhasıf olmuş denilir. Bediüzzaman bu ifadeyi İkinci Abdülhmid'e hitaben kullanmıştır. Yani üniversite olup, insanları aydınlatması ve manen ışıklandırması dururken, nedendir ki bu fonsiyonunun aksine davranıp söndürüyorsun. Maksadı ise devamında izah edilmektedir.
"Ve oraya seyyahlar, zebânîler yerine ehl-i hakikat melâike-i rahmeti yerleştir, tâ cennet gibi olsun. Ve Yıldız'daki milletin sana hediye ettiği servetini, milletin baş hastalığı olan cehaletini tedavi için büyük dinî darülfünunlara sarf ile millete iade et. Ve milletin mürüvvet ve muhabbetine itimad et. Zira, senin şahane idarene millet mütekeffildir."
Üstad Hazretleri bu hitabında Abdülhamid Han Hazretlerini eğitim ve öğretime ağırlık vermesini teşvik ediyor. Buranın darul fünun olması için çalışmasını tavsiye etmektedir. Bahsin devamındaki şu ifadeler maksada işaret ediyor:
"Şimdi muvazene edelim: Yıldız eğlence yeri olmalı veya darülfünun olmalı? Ve içinde seyyahlar gezmeli veya ulema tedris etmeli? Ve gasp edilmiş olmalı veyahut hediye edilmiş olmalı? Hangisi daha iyidir? İnsaf sahipleri hükmetsin."
(1) bk. Divan-ı Harb-i Örfî, YARI CİNAYET.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü