"Velayet yolları içinde en güzeli, en müstakimi, en parlağı, en zengini, sünnet-i seniyyeye ittibadır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Velayet", Allah’ın rızasına erişmek ve onun salih bir kulu olmak demektir. Allah’a karşı kurbiyet kesbetmenin ve onun rızasını tahsil etmenin en kısa en kolay en sağlam en parlak ve en güzel yolu sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir. Çünkü sünnet-i seniyye Allah’ın razı olduğu ve ve doğruluğu kesin olan bir yoldur.
"İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî (r.a.) demiş ki: 'Ben seyr-i ruhanîde kat-ı merâtib ederken, tabakat-ı evliyâ içinde en parlak, en haşmetli, en letâfetli, en emniyetli, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın âmi evliyaları, sair tabakâtın has velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.' "
"Evet, Müceddid-i Elf-i Sâni İmam-ı Rabbânî hak söylüyor. Sünnet-i Seniyyeyi esas tutan, Habibullahın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhardır." (Lem'alar, On Birinci Lem'a.)
Allah’a vasıl olmanın en kısa ve en selametli yolu Habib-i Kibriya Efendimiz (asm)'in sünnetine tâbi olmaktadır. Mesela tarikatta giden çok büyük bir veli, sünnette giden âmi bir evliyanın makamına yetişemeyebilir; burada fazilet şahısların değil, gidilen yolundur; fazilet şahıslarda olsa durum aksine olurdu. Hiçbir âdet, yol ve tarz Peygamber Efendimiz (asm)'in sünnetine yetişemez. Bu bakımdan, Allah’a veli bir kul olmanın en kısa ve sağlam yolu sünnet üzere yaşamaktır.
Üstad Hazretleri Beşinci Mektub'ta velayet yollarını üçe ayırıyor:
1. Velayet-i Kübra: Allah’ın kula yakınlığından inkişaf eden, kisbden ziyade vehbiyyetle gidilen, mahiyeti çok yüksek, meşakkatli, zevk ve lezzetleri az olan velayettir. Peygamberlerin, sahabelerin, Mehdi’nin ve onların yolundan gidenlerin mesleğidir. Bu yol, cadde-i kübrâdır; küllî ve feyizli bir meslektir. Mezheb imamları, müçtehidler ve tarikat aktabları buna misal olarak verilebilir.
2. Velayet-i Vusta: Bir derece kisb, fakat yüzde doksan mevhibe-yi İlahiye olan, ilm-i ezelîde takdir, tensib ve tavzif edilen, meşakkat ve keşfiyatın beraber olduğu, bazen makam-ı naz ve bazen de makam-ı niyazın hükmettiği, hususî eşhasın velayetidir. Bu makama çalışılarak çıkılmaz, takdir-i ilahi ile murad olunur.
Velayet-i Vusta; sünnet-i seniyyeye ittibâ etmeyi esas alarak imana ve Kur’ân'a hizmet eden büyük mürşidlerin, asfiyaların ve ulemânın yoludur. Bu sıfatları hâiz olan her zat velâyet-i vustaya mazhardır.
3. Velayet-i Suğra: Bu ise meşhur velayettir, tasavvuf ehlinin gittiği yoldur. Bu velayette kulun Allah’a yakınlığı dediğimiz kisb ve mücahede ön plandadır. Zaman ve mekâna muhtaçtır. Bu yol çok meşakkatli ve sıkıntılıdır. Dolayısıyla seyrü sülûk edenleri teşvik ve taltif için keramet ve keşfiyyat ve zevkler mebzuldür.
Bu yolların hepsi de kulun Allah’a yaklaşmasına ve manen terakki etmesine vesile olur. Velayet sadece tasavvufa ait değildir. Nübüvvet sahibi peygamberlerin de velayetleri vardır.
"Bir mi’rac-ı kerametle melekler gördüler ki, elhak müsellem bir nübüvvette muazzam bir velayet var." (Sözler, Lemeat.)
Akrebiyetin inkişafı için evvela, Kur'an hakikatlerini ve sünnet-i seniyyeyi hayatımıza mal ederek tatbik edip, bir ömür boyu nefsimizle mücadele etmeliyiz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü