“Taht el-arz yaptığım hayali bir seyahat...” Bu cümlede geçen “taht el-arz” ifadesi ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Taht el-arz; yer altı ve toprak altı demektir. Üstad Hazretleri bu kelimeye farklı bir mâna yüklüyor ve enfüsî bir tefekkürle kendi iç âleminde fikren seyahat etmesini ifade ediyor.

Enfüsî olan bu fikrî seyahate "tahte’l-arz" denilmesinde şu ince nükte de olabilir: Nefsin aslı ve tabiatı toprak gibi kesiftir ve topraktan gelmiştir.

Nefiste insanı helakete ve saadete götürecek çok önemli noktalar ve damarlar vardır. Üstad bu fikrî seyahatte bu noktaları hakikatler suretinde bize ihtar ve ikaz ediyor. Bu hakikatlerden iki tanesini misal olarak verelim:

"Birinci hakikat: Arkadaş! Mâlik-i Hakikîden gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur. Evet, taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Mâlik-i Hakikîsini unutan, kendisini kendisine mâlik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Ve başkaları da bilhassa esbabı, kendisine kıyasla hâkim ve mâlik defterine kaydeder. Ve bu vesileyle, Allah'ın mülkünü, malını kendilerine taksim ederek ahkâm-ı İlâhiyeye karşı muaraza ve mübarezeye başlar."

"Halbuki, Cenab-ı Hak tarafından insanlara verilen benlik ve hürriyet, ulûhiyet sıfatlarını fehmetmek üzere bir vahid-i kıyasî vazifesini görüyor. Maalesef, sû-i ihtiyarla hâkimiyet ve istiklâliyete âlet ederek tam bir firavun olur."

"İkinci hakikat: Ey nefs-i emmare! Kat'iyen bil ki, senin hususî ama pek geniş bir dünyan vardır ki, âmâl, ümit, taallûkat, ihtiyacat üzerine bina edilmiştir. En büyük temel taşı ve tek direği, senin vücudun ve senin hayatındır. Halbuki o direk kurtludur. O temel taşı da çürüktür. Hülâsa, esastan fâsit ve zayıftır. Daima harap olmaya hazırdır."

"Evet, bu cisim ebedî değil, demirden değil, taştan değil; ancak et ve kemikten ibaret birşeydir. Âni olarak senin başına yıkılıyor, altında kalıyorsun. Bak zaman-ı mâzi, senin gibi geçmiş olanlara geniş bir kabir olduğu gibi, istikbal zamanı da geniş bir mezaristan olacaktır. Bugün sen iki kabrin arasındasın; artık sen bilirsin."

"Arkadaş! Bildiğimiz, gördüğümüz dünya bir iken, insanlar adedince dünyaları hâvidir. Çünkü, her insanın tam mânâsıyla hayalî bir dünyası vardır. Fakat öldüğü zaman dünyası yıkılır, kıyameti kopar."(1)

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Katre.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 8.032
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

sami
Katre risalesinde geçen tahte'l-zemin seyahat 30. sözde da açıklanmaktadır: ...Baktım ki, ihtiyârsız sevk olunuyorum. Zeminin içinde tünelvârî bir mağaraya sokuldum; git gide zeminin içinde seyahat ettim. Bakıyorum ki, benden evvel o tahte'l-arz yolda çok kimseler gitmişler. Her tarafta boğulup kalmışlar. Onların ayak izlerini görüyordum. Bâzılarının bir zaman seslerini işitiyordum. Sonra sesleri kesiliyordu. Ey hayali ile benim seyahat-i hayaliyeme iştirak eden arkadaş! O zemin, tabiattır ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel ise ehl-i felsefenin efkârı ile hakikate yol açmak için açtıkları meslektir. Gördüğüm ayak izleri, Eflâtun ve Aristo Haşiye gibi meşâhirlerindir. İşittiğim sesler, İbn-i Sina ve Farâbî gibi dâhîlerindir... Dolayısıyla Editör Abimizin 1. ve 2. paragrafta yaptığı yorum doğrudur. Fakat tahte'l-arz kelimesinden kastın "enfüsi ve nefsani bir tefekkür etmek" toprak; "nefse", toprak altında ise "Nefiste insanı helakete ve saadete götürecek çok dehşetli noktalar ve damarlar olduğu" çıkarılamaz. Çünkü Üstad kendisi "tahte'l arz" seyahati açıklıyor: "O zemin, tabiattır ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel ise ehl-i felsefenin efkârı ile hakikate yol açmak için açtıkları meslektir... Git gide baktım ki, benim elime iki şey verildi: Biri, bir elektrik; o tahte'l-arz tabiatın zulümâtını dağıtır..."
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...