Taş ve dağ gibi camid şeylerin yaratılmasının hikmeti nedir; bunlar Allah'a nasıl ayine oluyorlar?
Değerli Kardeşimiz;
Bu gibi cemadatın yaratılmasında sayısız hikmetler vardır ve bizim bunları tek tek sayıp sıralamamız elbette mümkün değildir. Müspet ilimler sadece dağların ve yıldızların değil, yaratılan her varlığın sayısız hikmet ve güzelliklerinin olduğunu, hiçbir şeyin hikmetsiz ve çirkin olmadığını kat’i olarak ispat ve ilan ediyorlar.
Cansız varlıkların en mühim ve esas hikmeti, canlılara mekân ve zemin olmalarıdır. Bir bina için temel ne ifade ediyor ise, camit varlıklar da hayat binası için aynı manayı ifade ediyor. Yani taşlar, topraklar hayat binasının temelini ve zeminini oluşturuyorlar. Toprak, taş, dağ, hava, su ve güneş olmadan canlılar yaşayamaz. Bugün içinde yaşadığımız evlerin de temel malzemesi taşlar ve topraklardır.
Dağlar birçok hususta insanlığa hizmet eder. İnsanların en muhtaç olduğu su dağlardan kaynayıp geliyor. Ayrıca insanlık için lazım olan bütün madenler dağların içinde istif edilmiştir. Bu ve buna benzer o kadar çok fayda ve hikmetleri var ki, Kur’ân-ı Kerîm dağı; "hazineli bir kazık" şeklinde tasvir ediyor. Allah yıldızlara da kasem ederek onlardaki sanat ve güzelliğe dikkat çekiyor.
"Su ve hava ve toprağın direği ve kazığı dağlardır. Zira dağlar suyun mahzeni, havanın tarağı (gazat-ı muzırrayı tersib edip havayı tasfiye eder) ve toprağın hâmisi (bataklıktan ve denizin istilâsından muhafaza eder) ve sair levâzımât-ı hayat-ı insaniyenin hazinesi olarak fehmeder. Şu koca dağları şu suretle hane-i hayatımız olan zemine direk yapan ve maişetimize hazinedar tayin eden Sâni-i Zü’l-Celâl ve’l-İkrâma, kemâl-i tazimle hamd ü senâ eder." (1)
Dağlar havayı tarak gibi tarayıp temizlerken, bir yandan da madenlere ve sulara hazine ve ambarlık yaparlar. Yeryüzünü sarsıntıdan korurlar. Yeryüzüne çakılmış birer direk vazifesi görürler.
“Yer onları sarsmasın diye, onun üstünde sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilmeleri için orada geniş yollar açtık.” (Enbiyâ Suresi, 21/31)
“O gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yere de sizi sarsmasın diye sağlam ve yüksek dağlar koydu ve orada her çeşit canlıları yaydı.” (Lokman Suresi, 31/10)
Diğer yandan, dağlarda sıcaklığın azalmasıyla birlikte nemlilik de artar. Fazla nem ise yoğun bir bitki tabakasının meydana gelmesine yol açar ve iklimi müsbet yönde etkiler. Üstünde yetişen bitki çeşitlerinin zenginliği, havasının temizliği, insan sağlığı için çok lüzumlu olan oksijeni yayması, kirli havayı temizlemesi dağların bilinen umumî faydalarıdır.
Eşyanın en yüksek ve ulvî gayesi Allah’ın ezelî ve ebedî nazarına, o sayısız hikmet ve sanatlarını teşhir etmesidir. Eşyanın bir an vücuda gelip hemen gitmesi dahi o ezelî nazara mazhar olmaya kâfidir. Varlıkların hikmet ve güzellikleri sadece insanın istifadesine mahsus değildir. O hikmetlerin büyük bir kısmı başka gayelere bakıyor. Eşya, esas itibarı ile Allah’ın sanatıdır; O’nun isim ve sıfatlarına işaret eden ve gösteren aynalardır.
Bu sayısız hikmetleri, güzellikleri ve işaretleri görmek ve tefekkür etmek tahkiki bir iman ve hidayet gözlüğü ile mümkündür. İnkârcı veya gafletli gözler bu işaretleri ve güzellikleri göremez.
(1) Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule, İkinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü