"Tefsirde mezkûr olan her bir emir, tefsirden olmak lâzım gelmez. İlim ilme kuvvet verir. Tahakküm etmemek şarttır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Meselâ, tefsirde mezkûr olan herbir emir, tefsirden olmak lâzım gelmez. İlim ilme kuvvet verir. Tahakküm etmemek şarttır."(1)
"Meselâ, tefsirde mezkûr olan herbir emir, tefsirden olmak lâzım gelmez."
Bir konu hakkında yazarken, branşımız olmayan yan ilim dallarından alıntılar, dipnotlar yapılabilir. O istidradi bilgideki bir hata, bizim asıl sahamızdaki bilgiye şüpheyle bakmayı gerektirmez.
Her asırdaki tefsirciler de bazı ayetleri izah ederken, kendi zamanlarındaki fenni ilimlerden istidradi (dolayısıyla) yardımlar almışlar. Zamanla, fenni ilerleme ile o zamanın bilgisinin yanlış olması, o zatın asıl sahası olan tefsirdeki kudretine gölge düşürmez.
Mesela, bir müfessir bir ayeti tefsir ederken biyoloji sahasından alıntı yapmış olabilir. Ama onun o konudaki yan malumatındaki yanlışı -hâşâ- Kur'an'da bir hata var diye görmek mümkün olmadığı gibi, Kur'an'dan biyolojiyle alakalı bir ayeti çok iyi anlayan bir biyoloğu da tefsirci olarak kabul etmenin manası yoktur.
İstidradi, bir sözde asıl gayeden bahsederken bağlantılı olarak ikinci derece başka konulardan bahsetmek anlamına geliyor. Bağlantılı ikinci konulardaki hata, asıl konunun doğruluğuna ve güvenirliğine bir halel getirmez, getirmemelidir.
"İlim ilme kuvvet verir. Tahakküm etmemek şarttır."
Tefsir yaparken farklı ilim dallarından (fizik, kimya, biyoloji, coğrafya vesaire) faydalanılabilir, bu yapmış olduğu tefsire bir güç bir kuvvet verir. Bu başka bir ilmin tefsir ilmine kuvvet vermesi anlamına geliyor.
Lakin burada dikkat edilmesi gereken husus, müfessirin farklı ilimlerden aldığı malumatı, ayetin kesin bir manasıymış, kesin bir malumatıymış gibi tahakkümle dayatmaması gerekir.
Zira fen ilimlerinde bir dönem kesin bilgi olarak görülen bir husus, başka dönemlerde yanlış olarak değerlendirilebiliyor. Şayet o bilgiyi sen ayetin kesin bir manasıymış gibi tahakkümle dayatırsan, ileri dönemlerdeki insanların ayete "yanlış" deme cüretine kapı aralamış olursun.
Bu duruma düşmemek için, farklı ilim dallarından faydalanırken tahakküm ve dayatma ile değil, yanlışlanabilir bir bakış bir yorum olarak lanse etmek gerekiyor. Eski müfessirler içinde bu yanlışa düşenler olmuş. Kendi dönemlerinin fenni malumatlarını ayetin muhkem manasıymış gibi dayattıkları için, sonraki dönemlerde mahcup bir duruma düşmüşler.
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale, Altıncı Mukaddime.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (7.Bölüm)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü