"Tekbir" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Allahu Ekber, demek.

Allah’ın kemâlinin her türlü tasavvurun ötesinde olduğunu ilân etmek.”

“... İnsan, mahlûkat-ı acibe ve harekât-ı garibeden aklının tartamadığı ve zihninin içine alamadığı şeyleri gördüğü zaman, ‘Allahu Ekber’ demekle rahat bulur. Yâni, Hâlıkı daha azîm ve daha büyüktür; onların halk ve tedbirleri kendisine ağır değildir.” (Mesnevî-i Nuriye)

Tekbir, insana aczini hatırlatan, zilletini ders veren ulvî bir zikir.

İlâhî rahmet ve kudret insan ruhuna birtakım sıfatlar takmış. İnsan bu sıfatlar sayesinde biliyor, görüyor, işitiyor, diliyor, güç yetiriyor... Ama insandaki sıfatların hepsi mahlûk ve hepsi sınırlı. Bu sınırlı sıfatlarla Rabbinin sıfatlarını anlamaya çalışan insan, kendisini nice sonsuzların karşısında bulur. Sınırlının sonsuzu kavrayamayacağını idrak ile İlâhî sıfatların bu âlemdeki akıl almaz icraatları karşısında hayretler içerisinde kalır. Bu uçsuz bucaksız kâinat nasıl benim şu küçük bedenimden sonsuz derecede büyük ise, onları yaratan ve onlarda aralıksız icraatta bulunan İlâhî sıfatlar da bendeki bu mahlûk ve mahdut sıfatlardan çok büyük, sonsuz derece büyük, akıl almaz keyfiyette büyüktür, der. Ve bu imanının tekbir ile ifade eder.

Bir kitapta kâtibin ilim sıfatı tecelli eder. Ama ilim, ne kitabın yapraklarına benzer, ne sahifelerin mürekkebine, ne de herhangi bir kelimeye, satıra veya cümleye... O, bunların çok ötesinde ve bunlara hiç mi hiç benzemeyen bir sıfattır. Henüz kendi ilim sıfatını hakkıyla anlayamayan insan, ruh yaratmayı ve ruhta ilim sıfatı yaratmayı bilen, akıl yaratmayı, melek yaratmayı bilen, sema yaratmayı, arz yaratmayı bilen Allah’ın, ilim sıfatını nasıl kavrayabilir...

İşte bu sonsuz ilmin kemalini idrakten aciz olduğunu anlayan insan, bu aczini tekbir ile dile getirir. “Ben O’nun ilmi hakkında ne düşünsem, ne tasavvur etsem, ne hayal etsem o ilim sıfatı, bütün bunlardan sonsuz derece büyüktür” der.

Tekbir, Allah’ın kemalatını idrakten aciz olduğumuzun bir ifadesidir. Meselâ insan, Cenâb-ı Hakk’ın hadsiz işleri birlikte ve gayet kolay görmesini idrak edemez. Ama bu birlikte icraatı gözüyle görmekte ve aklıyla bilmektedir. İşte aklın bildiği, fakat nasıl olduğunu idrak edemediği bu ve benzeri hayret tabloları ruhu tekbire götürür. Yani, Allah bütün bu hayret ettiğimiz işleri yapmaktan daha büyüktür.

“Allahu ekber'in bir vech-i mânâsı Cenâb-ı Hakk'ın kudreti ve ilmi her şeyin fevkinde büyüktür; hiçbir şey daire-i ilminden çıkamaz, tasarruf-u kudretinden kaçamaz ve kurtulamaz. Ve korktuğumuz en büyük şeylerden daha büyüktür. Demek haşri getirmekten ve bizi ademden kurtarmaktan ve saadet-i ebediyeyi vermekten daha büyüktür. Her acip ve tavr-ı aklın haricindeki her şeyden daha büyüktür …” (Şualar, On Birinci Şuâ, Sekizinci Mesele)

İnsan, Allah’ın kudret sıfatını idrakten âciz oluşuyla da “tekbir” getirir.

Risale-i Nur Külliyatı’nda insandaki sıfatların İlâhî sıfatlardan haber verdikleri beyan edilir ve beşerî sıfatlar için “gölge” tabiri kullanılır. Bu ifade insana ayrı bir “tekbir” dersi verir.

“Gölge” zâttan haber verir. Ama gölgenin mahiyeti ölçü alınarak, zâtın hakikati bilinemez; gölgenin özellikleri de zâtın sıfatlarını bildirmekten çok uzaktır.

İnsan, Rabbinin hakiki, mutlak ve sonsuz olan sıfatlarına nazaran gölge gibi zayıf kalan sıfatlarıyla, o İlâhî sıfatların sadece varlığını bilir, o kadar. Onların mahiyetlerini bilmek bu gölge sıfatların haddi değildir.

Allah’ın her bir sıfatı gibi, her bir isminin kemâli de sonsuz ve her biri ayrı bir tekbir hazinesi…

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
T
Okunma sayısı : 2.988
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...