"Bazen bir şeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur. Ve keza, şiddet-i havf ve gayet azamet ve aklın ihatasızlığı da inkâra sebep olur." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Risalelerde, bir dünya güzelinin huzurundan kovulan bir kişinin, ona "çirkin" demekle kendini teselli etmeye çalışması bu meseleye delil olarak zikredilir.
Bazen şiddetli korkunun da inkâra sebep olabildiği İkinci Lem’a’da izah ediliyor. Kızgın demire elini dokunduramayan insan, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir cehennemde ebediyen kalmayı düşününce, ya tövbe ederek isyan ve haram yolundan vazgeçecek yahut cehennemin olmamasını temenniye başlayacaktır. Bu temenni, cehennemi inkâr etmenin ilk ve mühim bir adımıdır. Nefsin ve şeytanın böyle bir insanı aldatması ve ona cehennemi inkâr ettirmeleri çok kolay olur.
Gayet azamet ve aklın ihatasızlığının inkâra sebep olması, Nurlarda “istib’âd” hastalığı olarak nazara verilir. Bu hastalığın temelinde insanın kendi aklını ölçü kabul etmesi, bu sınırlı akılla sonsuzu kavrayamaması ve şu âlemdeki sonsuz işlerin sonsuz bir kudret tarafından gayet kolay icra edildiğini aklına sığıştıramaması, böylece inkâr yoluna girmesi yatar.
İstib’ad hastalığının yâni, akıldan uzak görüp inkâra sapma sapıklığının en büyük ilacı tekbirdir. Üstad Hazretleri tekbir hakkında, “Marifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyasının mücmel ünvanıdır” buyuruyor. Yâni, Allah’ın zâtının kemâlini idrakten âciz olduğumuz gibi, sıfatlarının kemâlini de idrakten âciziz. O sıfatların tecelli ettiği bu muhteşem âlemin nasıl gayet kolay bir şekilde sevk ve idare edildiğini idrake de gücümüz yetmiyor. İşte bu âcizliğimiz bizi tekbire götürür. Yâni bu akıl almaz işleri yapan Allah’ın büyüklüğü, bu işlerin çok ötesindedir. Böyle milyonlarca daha âlemler yaratsa yine hepsini bir tek atom gibi kolay idare eder. O’nun sonsuz kudreti bizim düşüncelerimizin ve hayallerimizin çok ötelerinde büyüktür.
Allah’ın küllî iradesinin azameti de bizim cüz’î irademizle bilinmekten münezzehtir. Hadsiz işleri birlikte irade eden o İlâhî sıfatı da biz ne kadar büyük bilsek, o sıfat bizim bildiğimizin çok ötelerinde büyüktür.
“Daha büyük, en büyük” ifadelerini başka kudret ve iradelerle mukayese mânasında değil, Nur’larda ifade edildiği gibi, “mümkün hallerin çok ötesinde büyük” mânasında anlamamız gerekiyor.
Bir zamanlar “Gözümün görmediğimi inanmam” diyorlardı. Ama aynı adamlar, yerçekimine, akla, ışınlara inanıyorlardı. Şimdi de bir kat daha aşağı inerek, “Aklımın almadığına inanmam” diyorlar. Gözün görmediği çok âlemler bulunduğu gibi, aklın almadığı nice hakikatler, ilimler, teknolojik gelişmeler de var. Aklı esas alan bir kimse bunların hepsini inkâr etmeye mecbur kalır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Allah razı olsun