Üstad her hâdiseye çok güzel bakıp müthiş izahlar yapıyor. Biz neden, bazen güzellikleri bile göremiyoruz?
Değerli Kardeşimiz;
Her şey üstünde Allah’ın isim ve sıfatlarının nakışlarını ve tecellilerini görüp okumak ve bunları marifet ve muhabbette vasıta yapmak, biraz gayret ve dikkat istiyor ki, buna tefekkür deniliyor. İnsanın dikkatli bir nazar ile kâinatı okuması ve hayretler içinde kalması, ancak derin bir tefekkürle mümkündür.
Tefekkür, kuru bir düşünce değil içinde marifet, muhabbet ve ibadetin de bulunduğu çok geniş bir mefhumdur. Bu kıvamdaki bir tefekkür, hem imanı hem ibadeti hem fikri hem de ahlakı inkişaf ettirir. Risale-i Nurların bütün parçaları, böyle bir tefekkürün muşahhas bir şekli gibidir. Öyle ise bu manada bir tefekküre ulaşmanın bu zamanda en kolay ve kestirme bir yolu, çokça Risale-i Nurlar ile meşgul olmaktadır.
Üstad Hazretleri bu hakikate şu ibareler ile işaret ediyor:
"İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilât ile tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme..."(1)
Tefekkür çok mühim nafile bir ibadettir. Hadis-i Şerifte, bir saat tefekkürün bir sene nafile ibadetten daha hayırlı olduğu haber veriliyor.
Bir şeyi yahut bir olayı dikkatle incelemek “evham zulümatını dağıtıyor.” Yani, üstünkörü bir incelemede dikkatimizden kaçan, bu sebeple gereksiz gibi görünen, hikmetsiz olduğu vehmedilen bir mesele, dikkatli bir tefekkürle aydınlanabiliyor ve konunun hikmet yönü ortaya çıkabiliyor.
Ancak her şey gibi tefekkürün de bir ölçüsü, bir kaidesi var. İşte ikinci cümlede bu ölçü nazara veriliyor.
İnsan kendi organlarını, ruh dünyasını ve hususi hallerini bütün tafsilatıyla düşünebilir. Meselâ, hangi organının ne gibi faydalar taşıdığını, kendisi için ne büyük bir nimet olduğunu tafsilatla düşündüğü gibi, aklının, hafızasının, hayalinin, görme, işitme, irade etme gibi sıfatlarının ne kadar büyük birer nimet olduğu üzerinde de derinlemesine kafa yorabilir. Bu gibi düşünceler onun hayretini artırır, şükrünü ziyadeleştirir.
Öte yandan insan kendi hususi hallerini de bütün yönleriyle ele alıp, üzerinde kafa yorabilir. Hangi huyunun ıslaha muhtaç olduğunu, takva noktasında ne derece duyarlı bulunduğunu, ilim ve irfan konusundaki eksikliklerini bunlar gibi onu yakından ilgilendiren konularda en ince teferruata kadar inebilir. Bütün yönleriyle geniş ve derin bir nefis muhasebesi yapabilir.
Ancak, gerek dış âlemdeki varlıkları, gerek umumî hadiseleri düşündüğünde ölçü tamamen değişir. Bunlarda “sathî, icmalî düşünüp, tafsilâta geçmemek” esastır. Şöyle ki, Biz güneşin hikmetini, gözümüzün faydası kadar net biliriz, ama semada parlayan herhangi bir yıldızın yaratılış hikmetini aynı kesinlikle bilemeyiz. Şu var ki, semadaki bütün yıldızların hikmetlerini tafsilatıyla bilemesek de icmalî olarak biliriz ki bu kâinat İlâhî bir saraydır. Biz de o Sultan-ı Kâinatın misafirleriyiz. Bu misafirhanemizin “Tavanı, tebessüm eden yıldızlarla tenvir edilmiş gökyüzüdür. Tabanı ise, şarktan garba, gûnâgûn çiçeklerle süslendirilmiş yeryüzüdür.” (On Birinci Söz)
Astronomi bilginleri bu konuda bir derece tafsilata girebilirler. Onların da güçleri bir noktaya kadardır.
Her bir insanın şu kâinat kitabının bütün konularında ihtisas sahibi olması mümkün değildir. Ama icmali olarak herkes bütün bilim dallarını bir derece tefekkür edebilir.
Bu hakikate binaen, Kur’an-ı Kerim’de kâinat hakkında icmalî bilgiler verilmiş, fennî tafsilata girilmemiştir.
Diğer bir husus, insanın halet-i ruhiyesi her zaman aynı olamıyor. Özellikle günümüzde insanın nazarını körleştiren ve kısırlaştıran meşguliyetler ve günahlar çok olduğu için, insan her anında o keskin ve latif tefekkür manasını tam manası ile yakalayamıyor.
Bu hali muhafaza etmenin ikinci yolu da takva ve malayani şeylerden istinkâf etmektir. Yani Risale-i Nurlar vasıtası ile elde ettiğimiz tefekkür nazarını muhafaza etmek için, günahlardan ve boş şeylerden uzak durmalıyız.
(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Habbe, Zeylü'z-Zeyl.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü