"Ecel birdir, tağayyür etmez." Böbrek hastası veya iyileşme ihtimali olmayan kanser hastasına dua etmek ve yaşamasını dilemek ne kadar doğru?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Ecel birdir değişmez, ölüm ne bir saniye ileri ne de geri alınamaz; ama bu saat bize gayb olduğu için, sebepler içinde hareket etmemiz gerekiyor. Yani böbrek hastası veya kanser olan birisi için dua etmemizin veya tedbir almamızın, onun ömrünün uzamasında faydası olabilir.

Levh-i mahfuz her şeyin en son ve en sabit hali ile yazıldığı bir levhadır ve bu levhada bir değişiklik olmaz. Mutlak kader veya ecel-i mutlak da benzer bir manaya geldiği için levh-i mahfuz ile aynıdır diyebiliriz ki, ikisi de Allah’ın ezelî ilminin ve takdirinin birer unvanlarıdırlar.

Levh-i Mahv ve İsbat ise sebep ve netice, şart ve meşrut münasebetinin hâkim olduğu kaderin bir alt levhasıdır. Üstad'ın ifadesi ile "bir yazar bozar defteri" olup şartlara göre kesinlik kazanır.

"Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır." (Ra’d, 13/39)

"Eğer biz bir âyetin hükmünün kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya dengini getiririz." (Bakara, 2/106)

"Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)" (Araf Suresi, 34)

“Sadaka verin; hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Muhakkak ki sadaka, gelen arazlar, marazları / hastalıkları geri çevirir. Sadaka aynı zamanda ömrünüzün uzamasına, iyiliklerinizin katlanmasına vesile olur.” (Kenzu’l-Ummal, h. No: 16113).

Evet, Allah bir kulunun ömrünü -bazen- sağlığına dikkat etme veya etmeme durumuna göre tayin eder. Bu şartlar levh-i Mahv ve isbat dediğimiz ecel-i muallakta mevcuttur. Böylece şartlara bağlı olarak sağlığına dikkat etme durumuna göre, her şeyi her şeyi ile bilen Allah, ezelî ilmi ile bunu Levh-i Mahfuza son halini yazar. İşte insana biçilen ömür budur ve asla değişmez. Değişiklikler sabit ve derin olan Levh-i Mahfûz'un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar-bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve isbat'ta olmaktadır. Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tevbe vesilesiyle ve atâ kanunu ile afvedilmekte, Levh-i Mahv ve İsbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Şartlar ise Levh-i Mahv ve isbatta olduğundan ve kullar da bu levhada yazılanları bilmediğinden, şartlara riayet etmek mecburiyetindedirler. Bu kaideye Allah'a ve kadere inanmayan kâfirler bile uyma ihtiyacı hisseder ve bu İlahi takdire tâbi olur.

Mesela Allah, levh-i mahv ve isbatta ömrümüzü şartlara göre 70 sene olarak tayin etmiş olsun. İnsanın sadaka vermesi ile önüne çıkacak musibetlerin def'i veya sigara ve alkol gibi sağlığına zararlı olan şeyleri kullanıp kullanmaması durumuna göre Levh-i mahfuzda son şekli verilir. İşte bir saniye öne veya geriye gitmez denilen bu eceldir. Zaten bütün şartlar önüne konulan insanın nelere uyup uymadığını, Allah ezelî ilmiyle bilip ona göre tayin etmiş ve son noktayı koymuştur.

İşte biz bunu biz bilmediğimizden, kaderimize yön verecek hususların ne olduğuna hâkim olmadığımızdan, şartlara riayet edip, gerisini Allah'ın takdirine bırakmamız gerekir. Çünkü bunlar sadece fiillerin nasıl olduğuna dair ilimdir. Yoksa işin en doğrusunu Allah bilir. Allah’ın bize emrettiği şeriatı ve Peygamber Efendimizin (asm) sünnetini işleyip gereken tedbiri alıp, Allah'a tevekkül ederek rahat edebiliriz.

Ek bilgiler için tıklayınız:
Her insanın ölüm anı bellidir. Edilen bedduaların, özellikle de anne babanın ahını almanın insan ömrüne nasıl bir etkisi olabilir?
İnsanoğlunun ömrünü uzatması mümkün müdür?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.153
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...