"Ekser masnuatını kendi hevesatının hendesesiyle ve ihtiyacatının düsturlarıyla öyle güzelce tanzim ve teşhir ve tezyin ve..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Nasıl ki, bir markette bütün erzak ve malları gösteren hülasa bir fiyat listesi olur; aynen bunun gibi, Allah, bütün kâinatın umumunda tecelli eden isim ve sıfatlarının mânasını, insanın mahiyet ve fıtratında icmal edip listelemiştir. Marketin her tarafını tek tek dolaşmadan, hülasa listeye bakarak, erzak hakkında malumat almak misillü, insanın mahiyeti de şu kâinatın bir listesi, bir icmali olmasından, kâinat kadar mâna ifade eder.
İnsan, sahip olduğu bütün âza ve cihaz, his ve latifeleri ile kâinatın umumunu tartıp ölçebilir bir mahiyettedir.
Mesela, yüz gramlık dili ile dünyadaki bütün lezzetleri tadabiliyor. Gözleri ile bütün renkleri, tonları ile görebiliyor. Hardal küçüklüğündeki hafızası ile bütün hayatını ve ona tâbi olan hâdiseleri kaydedebiliyor. Bunun gibi, çok mizan ve ölçülerle, âdeta kâinatı kuşatan bir liste hükmündedir.
"Ve madem, bu mahiyetteki arzın her tarafına hükmeden ve ekser mahlûkatına tasarruf eden ve ekser zîhayat mevcudatını teshir edip kendi etrafına toplattıran ve ekser masnuatını kendi hevesatının hendesesiyle ve ihtiyacatının düsturlarıyla öyle güzelce tanzim ve teşhir ve tezyin ve çok antika nevilerini liste gibi birer yerlerde öyle toplayıp süslettirir ki, değil yalnız ins ve cin nazarlarını, belki semavat ehlinin ve kâinatın nazar-ı dikkatlerini ve takdirlerini ve Kâinatın Sahibini nazar-ı istihsanını celbetmekle gayet büyük bir ehemmiyet ve kıymet alan ve bu haysiyetle bu kâinatın hikmet-i hilkati ve büyük neticesi ve kıymetli meyvesi ve arzın halifesi olduğunu fenleriyle, san'atlarıyla gösteren ve dünya cihetinde Sâni-i Âlemin mucizeli san'atlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için, isyan ve küfrüyle beraber dünyada bırakılan ve azabı tehir edilen ve bu hizmeti için imhal edilip muvaffakiyet gören nev-i beni Âdem var."(1)
Kâinat ve dünya, insan için tanzim ve terbiye edilmiştir. Kâinattaki her şey insana bakıyor ve onun ihtiyaç ve hevesatına göre tanzim edilmiştir. Kâinatın merkezinde insan var ve her şey onun etrafında dönüyor ve ona bakıyor ve ona hizmet ediyor. Bu sebeple insan mahiyet ve duyguları itibarı ile şu kâinatın en mükemmel meyvesi, arzın halifesi, neticesi ve gayesidir. Kâinatta bütün nazarlar ve teveccühler ona müteveccihtir kâinatın nokta-i mihrakiyesidir.
Allah’ın insana böyle bir kıymet atfetmesi atfetmesi ve bu mahiyette yaratması, elbette insanın o muazzam mahiyet ve duyguları ile Allah’ı tanıması ve O’na tam bir kul olması içindir. İnsan bu istidadını Cenab-ı Hakk’ın emir ve yasaklarına göre kullanırsa, kâinatın hakikatli bir halifesi ve aziz bir misafiri olur. Eğer nefsinin süfli arzularını tatmin için istimal eder, şerde işlerse; bu kez de kâinatın an âdi ve en şerli bir mahlûku olur.
Koca güneşin dünyaya ve dolayısı ile insana lamba ve soba olması, bütün hayvanların ve bitkilerin ona musahhar edilmesi hep bu mânaya bakıyor. Yani insana iman ve ibadet noktasından hizmet ediyorlar. Yoksa insanın adi ve süfli hevasına hizmet etmiyorlar. Yani insan hevasının kâinata hendese olması; ibadet noktasındandır.
(1) bk. Şualar, Dokuzuncu Şua İkinci Nokta.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü