"Hayat bir cidaldir, diye eblehane hükmetmişler." cümlesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Gıdalar midemizin yardımına, güneş gözümüzün imdadına koşup dururken, ayrıca hayatımız organlar ve duygular arasındaki çok hassas yardımlaşmanın bir neticesi olarak devam ederken, hayatı mücadele saymak ahmakane bir hüküm olur.
"Demek şu meşhud saltanat-ı insâniyet ve terakkîyât-ı beşeriye ve kemalat-ı medeniyet, celb ile değil, galebe ile değil, cidâl ile değil; ..." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas)
Bir insan diğer bir kişinin hizmetinde çalışıyorsa, bunun üç sebebi olabilir. Birincisi celbdir. Yani o kişi, ilmiyle yahut manevi feyziyle o insanı kendine hayran bırakmış, o da bu büyük zattan manen faydalanmak için ona talebe yahut mürid olmuş ve hizmetine girmiştir.
İkinci şık galebedir. O kişi, servetiyle yahut makamıyla diğerine üstünlük kazanmış, o da onun yanında memur olarak yahut ücretli eleman olarak çalışmaya başlamış, böylece onun hizmetine girmiştir.
Üçüncü şık cidaldir. Bir harp olmuş, o harpte esir düşen bir insan, galip devletin hükmüne girmiş, onun verdiği vazifeleri mecburen yerine getirmeye başlamıştır.
Şimdi soralım kendi kendimize: Bu hayvanlar ve bitkiler bize niçin hizmet ediyorlar?
Bu suale yukarıdaki şıkların hiçbiriyle cevap veremeyiz. Misal olarak, atları düşünelim. Bu hayvanlar insanın üstün yaratılışını düşünüp ona hayran olarak hizmetine girmiş değiller. Yine bu hayvanlar, insana ilim yahut kuvvet yönünden mağlup oldukları için hizmet ediyor değiller. Keza, insanlarla atlar arasında bir harp olmuş da insanlar galip gelerek atları esir almış da değiller.
Bu üç şık da geçersiz olduğundan hakikat şu şekilde karşımıza çıkıyor:
"...Belki ona, onun zaafı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsân edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas)
“Ona, onun zaafı için teshir edilmiş,” ifadesinin en güzel misali Yâsîn suresinde geçer.
"Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. Biz, o hayvanları (zelil kıldık) kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler." (Yâsîn, 36/71, 72)
Cenâb-ı Hak bu ayette, koyun, sığır, at gibi ehlî hayvanları bizim için zelil kıldığını, bize boyun eğdirdiğini ve hizmetimize verdiğini beyan ediyor. Bir köyün bütün büyükbaş hayvanlarını bir çocuğun gütmesi, çayırlara götürüp otlatıp akşamleyin yine köye getirmesi o çocuk için bir izzet tecellisidir. Ancak, çocuğun bu izzeti, kendi güç ve kuvvetinden değil, o hayvanların zilletinden kaynaklanmakta, bunu da bizzat Cenâb-ı Hak icra etmektedir. Allah; Müzill (zillete düşüren) ve Muizz’dir (izzetli kılan). Hayvanları zelil, insanları aziz yapan ancak odur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü