Velâyet-i vusta, velayet-i kübra, ve velayet-i suğra hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap
Değerli Kardeşimiz;
Velâyet-i Kübra; daha çok sahabelerin ve onların yolunda gidenlerin mesleğidir. Bu yol, cadde-i kübrâdır; Allah’ın kula yakınlığından inkişâf eden külli ve feyizli bir meslektir. Mezhep imamları, müçtehitler ve tarikat aktapları buna örnek olarak verilebilir.
Velâyet-i Vusta; sünnet-i seniyyeye ittibâ etmeyi esas alarak imana ve Kur’ân'a hizmet eden büyük mürşitlerin, asfiyaların ve ülemânın yoludur. Bu sıfatları hâiz olan her zat velâyet-i vustaya mazhardır.
Velâyet-i Suğra ise; bildiğimiz normal tarikat ve tasavvuf ehlinin gittiği yoldur...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Peki, Veysel Karani Hz. nin velayeti hangisidir.
Yukarıdaki cevabımızda da isim vermekten kaçındığımız, dikkatinizi çekmiş olmalıdır. Zira, büyük Zatların hangi makamlarda ve hangi velâyet mertebelerinde olduğunu bilmek mümkün değildir. Bu anlamda bir tasnif yapmak, o Zatlara karşı bir saygısızlık olur endişesini taşıyoruz. Yalnız, velâyetlerin tanımını yapabiliriz. Zaten bu tanımlar da kaynaklarda vardır. Veysel Karani Hazretleri tabiinden olduğu için velayet-i kübra makamındadır denilebilir.
Velayt-i Kübra doğrudan Kur'ana ve İmana hizmettir ve sahabelerin yaptığı olduğu için buna "Sahabe Mesleği" denir ve bunun tarikatla ilgisi yoktur. Ama Tarikatçılar yine bu kaynaktan beslenirler. Zira hakikate giden başka yol yoktur. Bu yolu Ahir zamanda Mehdi yeniden açar ve Bediüzzaman bu yolu açmıştır. "Bizim yolumuz sahabe mesleğidir" demektedir.
Velayet-i vusta ise Allah'ın dinine farzların yapılamsı ve haramlardan kaçmaya hizmetttir. Farzlar nelerdir, nasıl yapılır haramlar nelerdir nasıl kaçılır? sorularına cevap veren Ulema ve müçtehitlerin yoludur. Ehl-i Sünnet Uleamsı ve Dört hak mezhep imamlarının takip ettiği Hak Mezheplerdir. Bu yola girmeyen hiçbir tarikat erbabının ibadeti kabul edilmez. Zira Ehl-i Sünnet Mezhebine uymaları şarttır. Bu nedenle Velayet-i Vusta budur. Bunlar dışında kurtuluş olmaz. Tarikat şahları da mezhep imamlarından birisinin mezhebine göre amel etmezse veya şeriat denen bu yoldan kıl kadar ayrılırsa firak-ı dalleye girmiş olurlar. Velayet-i Vusta işte budur. Bu nednele Sahabeler ve Ulemanın tarikata ihtiyacı yoktur, tarikatçıların bu iki hakikatten beslenmeye ihtiyacı vardır.
Velayet-i Suğra ise İman hakikatlerine şüphesiz inanıp bir hak mezhebe bağlı ibadetlerini yaptıktan sonra kalbini kötülüklerden hasetten, fesattan, temizlemek, duygularını kötülükten çekmek ve ahlakını düzeltmek ibadetlerini daha ihlaslı yapmak için şeyhlerin tavsiyelerine uyarak nafile ibdetlerini artımalarıdır. Bunu da Sünnet-i Seniyyeye uyarak yaparlar. Sünnetten kıl kadar ayrılırlarsa bu yaptıkarı yanlış olur, tarikat da olmaz, sapıklık olur. Şeyhler sünnete tarikat perdesinden hizmet ederlerse buna Velayet-i Vusta denir..
Bunların Ferdiyet makamı ile ilgisi yoktur. Makam dedikleri Sünnet-i seniyye dairesinde ibadet ve zikirle meşgul olurken kendilerini geiştirmek için şeyhlerin nezaretinde yavaş yavaş ilerlemedir. Bir basamaktan diğer basamağa çıkmaktır. Yani okula giden öğrencinin bilgisini artırdıkça sınıf atlaması gibi bir şeydir.
Ferdiyet ise şeyhe ve tarikata girmeden doğrudan Kur'an ve sünnetten istifade ile araya tarikat ve şeyhi koymadan ilerlemektir. Sahabelerin yaptığı budur. Belli bir süre hocaya ihtiyaç duyan ama diplomayı aldıktan sonra kendi metotları ile ilerleyen akademik personelin durumu ferdiyeti, hocaya bağlılığı devam eden ve hocası ölünce onun yerine geçerek kendisinden daha aşağı sınıfta olanları eğitmeye devam edenler de tarikatçılardır.
Risale-i Nur Talebeleri Risale-i Nurlar ile doğrudan Kur'andan hakikat dersini aldıkları için daha alt makamda olan Tarikatın şeyhlerine ve derslerine ihtiyacı yoktur...