"Veraset-i Nübüvvet" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Veraset-i Nübüvvet tabirini risalet ve velayet olmak üzere iki şekilde anlamak mümkündür.
Birisi, Peygamber Efendimiz (asm)'in hak davasının sonraki nesillere veraset yoluyla naklolmasıdır ki, bunun en bariz şekli Kur’an ve sünnettir. Yani Peygamber Efendimiz (asm)'in sonraki nesillere en büyük mirası Kur’an ve Sünnettir. Kim bu mirasa sahip çıkar, onlara sımsıkı sarılır, hayatına mal ederse hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında mesut ve bahtiyar olur. Bu veraset Habib-i Kibriya Efendimizin (asm) risalet ve nübüvvet yönüne bakıyor.
İkinci mâna olarak, Peygamber Efendimiz (asm)'in velayet ve ibadet cihetinin ve yüzünün sonraki nesillerde bir işlek cadde gibi olmasıdır ki, milyonlarca evliya ve asfiya bu caddede giderek velayet makamlarına ulaşmışlar ve ulaşıyorlar. İnsanlığa bu yolu, kulluğu ve velayeti ile açan ve miras bırakan Resul-i Kibriya Efendimiz (asm)'dir. Bu cihete Velayet-i Ahmediye denir ki, bu da bir cihetle manevî bir veraset ve mirastır. Şeriat maddî veraset, velayet ise manevî veraset sınıfına giriyor, denilebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Veraset-i Nübüvvet yolu kesinlikle icmali olarak İmanın altı şartına inanmak, Allah’ın farzlarını farz bilip gücü yettiği kadar yapmak, haramlarını haram bilerek kesinlikle kaçmak ve peygamberin yolunu ve sünnetini rehber edinmektir. Bunların yanında din ve iman için peygamberin (asm) sünnetine uygun Cihat etmek, yani dine hizmet uğruna gereken fedakarlığı yapmaktır. Veraset-i Nübüvvet olan Sahabe Mesleği budur.
Din için cihad ise Kur’an ve İman hakikatlerini okuyup öğrenmek ve başkalarına da öğretmek için gayret sarfetmektir. Bu da İman hakikatlerini neşretmek şeklindedir. Bu hizmet kişinin kendi imanını güçlendirdiği gibi başkalarının imanına kuvvet verecek şekilde çalışmayı netice verir. Bunu yapan zaten şeytan ve nefisle de gereken mücadeleyi yapmış ve nefsini hayırlı hizmetlerde çalıştırarak şer işlemesine ve şeytanın vesvesesine fırsat vermemiş olur. Şeytan ancak ihlastan yoksun ve boş olan akıllara vesvese vererek serkeş nefisleri kendisine hizmet ettirir. İhlaslı ve hamiyetli mü’minlerden kaçar. Allah için dini hizmetle meşgul olanlara ehl-i dalalet ve küfür zarar veremediği gibi deccal ve süfyan da hiçbir zarar veremez. Onlar ancak dünyayı esas alan ve dini hizmetleri dünyevi bir ücret için yapanlara zarar verip hizmetlerinin yönünü ahiretten dünyaya ve siyasete çevirerek kendisine hizmet ettirir.
Ehl-i Velayet ve veraset-i nübüvvet yolcusu olan sahabelerin ve hakiki Nur Talebelerinin seyr-i süluku budur. Bu Allah’ın inayeti ile kişiyi kırk dakikdan kırk güne kadar velayet makamı olan “Allah’ın dostları iman edenlerdir.” (Bakara Suresi, 2: 257.) ayetinin işaret ettiği makama çıkarır.