"Vücud-u insan, tavırdan tavra geçtikçe acip ve muntazam inkılaplar geçiriyor." İnsanın yaratılışındaki safhaları kademe kademe nazara vererek haşrin ve saadet-i ebediyenin ispatı yapılıyor; bu konuyu izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Devamında bu safhalar şöyle sıralanıyor:
"Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lahme, azm ve lahmden halk-ı cedide yani insan suretine inkılabı, gayet dakik düsturlara tabidir."(1)
Bu dakik düsturların bir hülasası tıp fakültelerinde anatomi dersinde yüzlerce sayfada verilmekte, sonraki yıllarda konunun tafsilatı ayrı ilim dallarında bütün teferruatıyla anlatılmaktadır.
Üstadımızın bu dersteki ana maksadı şu cümlede ifadesini buluyor:
"Acaba mümkün müdür ki: Bu derece nihayetsiz bir kudret ve muhit bir hikmet ile rububiyet eden ve zerrattan ta seyyarata kadar bütün mevcudatı kabza-i tasarrufunda tutmuş ve intizam ve mizan dairesinde döndüren Sâni’-i Zülcelal, 'Neş’e-i uhra'yı yapmasın veya yapamasın!"(2)
Bu dersin tamamı şu ayet-i kerimenin tefsiri mahiyetindedir:
"Hâlbuki, o, sizi evrelerden geçirerek (tavır tavır, safha safha) yaratmıştır." (Nuh, 71/14)
Bu tavırlardan her biri sanki bir neş’e-i ûlâ, bir sonraki tavır ise neş’e-i uhrâ gibidir. Mesela, nutfeden alakaya geçildiğinde nutfe neş’e-i ûlâ, alaka ise neş’e-i uhrâ hükmüne geçer. İşte insan bu safhaların her birinde, hatta her anda nice haşir ve neşir numunelerini bizzat yaşar. Bu değişimlerle her sene bütün bedeni yenilenir. Bu teceddüt de bir anda değil yine safhalar halinde meydana geldiği için insan bunun farkına varmaz.
Mesela, saçımız her an biraz daha uzar ama biz bunun farkına varmayız. Saçımız iyice uzayınca traş olma ihtiyacı duyarız. Berberde önümüze dökülen saçlarımız ölümü tatmış saç hücreleridir. Onların yerine yeni hücreler vazife başına geçmekle haşir ve neşrin başımızda açık bir misalini sergilemiş olurlar. Bu hal, bütün bedende her an sergilenmekte ama insan bu haşir ve neşirlerden habersiz yaşamaktadır. Bir tek misal verelim:
Tıp sahasındaki ilim adamlarımızın ifadesine göre, insanda her saniyede sekiz milyon alyuvar yaratılıyor. Ömürleri yüz yirmi gün olan bu alyuvarlar yerlerini yenilerine bırakıyorlar, böylece kan ordusunda haşir ve neşrin binlerce misali her an sergilenmiş oluyor.
Son olarak bir noktaya da değinmekte fayda olabilir. Daha önce de bir vesile ile temas ettiğimiz gibi, Cenâb-ı Hakk’ın iki tarz yaratması vardır: Biri, ibda yani yoktan ve bir anda yaratma, diğeri ise inşa, yani çekirdeğin ağaç olması gibi, kademeler halinde yaratmadır.
İşte tavırdan tavıra geçilerek safhalar halinde yaratılma inşa ile olmaktadır. İbdada ise zaman, safha, kademe söz konusu değildir.
İnsanın bedeni inşa yoluyla, ruhu ise ibda’ ile yaratılmıştır.
Bedenin birden ve son şekliyle yaratılması bu hikmet dünyasına muvafık düşmediğinden, bu görünen âlemde inşa hâkimdir. İnsan bu dünyada, bebeklik, çocukluk, gençlik safhalarından geçmekte, bedeni kademeli olarak inkişaf ettiği gibi, bilgisi, görgüsü, ahlakı da zamanla gelişmekte, hayatının her safhasında ayrı imtihanlara tabi tutulmakta, anne ve babasına hürmetten, komşu hakkına riayetten, hastalıklara ve musibetlere sabretmesine kadar geçirdiği bütün imtihanlar sonunda ölüm kanunuyla bu dünya hayatından terhis edilmektedir. Ahirette bütün bu imtihanlar geride kaldığı gibi, safhalar halinde yaratılmaya da gerek kalmadığından insan bir anda yaratılacak, bir sayha ile mahşer meydanına çıkacak, hesap verecek ve layık olduğu saadet veya ceza menziline sevkedilecektir.
Dipnotlar:
1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü