"Çok âyât-ı Kur’âniye, şu hikmetli neş’e-i ulayı nazar-ı beşere vaz ediyor; haşir ve kıyametteki neş’e-i uhrayı ona temsil ederek istib’âdı izale eder." Ayetlerden misaller vererek açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Neş’e-i ûlâ, insanın ilk yaratılışı, neş’e-i uhrâ ise öldükten sonra ba’s hadisesiyle yeniden dirilip mahşere çıkmasıdır. Onuncu Söz’de şöyle bir dua cümlesi geçer:
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster."(1)
Bir başka derste de cennetin ulviyeti hakkında şu ifade geçer: “Sen bir ağaca gel desen gelir...”
Bu dünyadaki nimetler cennet nimetleri yanında gölge gibi kalıyorlar, buradaki ağaçlar da ahiretin emir dinleyen ağaçlarına göre yine gölge gibi kalırlar.
Bizler bu dünya hayatında ahirete göre gölge hayatı yaşıyor ve gölgelerle besleniyoruz. Ahirette ise insan o âleme münasip olarak yeniden yaratılacaktır. O kadar terakki edecektir ki, bu dünyadaki bedeni cennettekine göre yine gölge gibi kalacaktır. İşte o âleme münasip bu ikinci yaratılışa neş’e-i uhrâ deniliyor.
Bu dünyada da bunun bazı misallerini görebiliyoruz. Bir meyve çekirdeğinde ağacının bütün sıfatları manen kaydedilmiştir. İşte bu manevi plan, hakiki ağaca göre gölge kadar zayıftır.
Keza, insan rüya âleminde de birtakım nimetlere mazhar olur. Ancak, rüyada aldığı gıdalar uyanık âlemde aldığı gıdalar yanında yine gölge gibi kalırlar.
Bu dünyada bu gölgeler âlemini yaratan Allah, ahirette onların asıllarını da yaratacaktır. Bunu vadetmiş, bütün semavi kitaplarında haber vermiş ve bütün peygamberleri (as.) vasıtasıyla beşere müjdelemiştir. Onun kudreti de ilmi de sonsuz ve iradesi mutlaktır. Bu ilahi vaadlerin yerine getirilmesine hiçbir mani yoktur ve yerine getirilecektir.
İnsanoğlu kendi iradesiyle, uyumaktan ve uyanmaktan bile âciz olduğunu unutuyor ve "Ben nasıl dirileceğim?" diye gereksiz bir soru soruyor ve cevabını bulamayınca şüpheye düşebiliyor. Bir ayet-i kerimede bu uyuma ve uyanma hadisesi önemle nazara verilerek, yeniden dirilme noktasında insanlara büyük bir irşat kapısı açılır: Şöyle ki;
"O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız onadır. Sonra o, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir." (En’âm, 6/60)
Bir başka ayet-i kerime:
“Siz cansız iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz.” (Bakara, 2/28)
“Cansız iken” ifadesi için “henüz yok iken”, “bedeniniz elementler âleminde iken”, “ana rahminde henüz bedeninize ruh üflenmemişken” şeklinde manalar verilmiştir.
Aynı hakikati ders veren iki ayet-i kerime:
“De ki size Allah hayat veriyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi kıyamet gününe toplayacak ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” (Casiye, 45/26)
"Halkı önce yaratan, sonra iade edecek olan odur." (Rum, 30/27)
Bazı ayetlerde de insanın haşirde yeniden ihyası, kışın bir nevi ölen yeryüzünün bahar mevsiminde canlanmasına benzetilir.
"Ölümünden sonra yeryüzünü o diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınız." (Rum, 30/19)
Koca zemin yüzünü kolayca öldüren ve yeniden dirilten bir kudretin, bu küçük insanı nasıl dirilteceği elbette sorulamaz.
1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Beşinci Suret.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü