"Ehl-i hidayet için, mazi, müstakbel müştemilâtıyla mevcuttur, nurludur... Ehl-i dünya için, fenâ-yı mutlak karanlıklarında mâdumdur." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Müstakbel" insanın önünde duran ahiret âlemidir ki, bu sonsuz âlem, her şeyi ile mevcut bir şekilde bizi beklemektedir. Cennet ve cehennemin, kabir hayatının hak ve mevcut olması bu manaya gelmektedir.
Kâfirler ahiret hayatına iman etmedikleri için, onların istikbali hiçlik ve karanlıktır. Yani onlara göre hem mazi hem de istikbal yokluk ve hiçliktir. Mazi elden çıkıp yokluğa aktığı, istikbal ise garanti olmadığı için onlara göre yok hükmündedir.
Hâdiselere, vahyi bir kenara itip sadece ve sadece akıl mizanı ile bakanlar, meselelerin künhünü yani iç yüzünü göremiyorlar. Hâlbuki insan benlik davasından vazgeçip, aklı vahyin terbiyesine verse, o zaman her şeyin ve her hâdisenin içyüzünü çözer ve ondan hakikate intikal ederek, her iki cihanda da saadete ulaşır.
Ateş böceğinin, kendi cüz’î ışığına güvenip güneşe meydan okuyarak zifiri karanlığa mahkûm olması gibi, insan da cüz’î aklına ve vehmî ilmine güvenip vahiy güneşinin terbiye ve rehberliğine girmez ise, küfür ve şirk karanlığına mahkûm olur. Hem dünya saadetini hem de ahiret saadetini kaybeder. Hem dünyada hem de ukbada çok bela ve sıkıntılara maruz kalır.
"Ben doğruları aklım ile bulurum" diyenler için, mazi, her şeyi ve herkesi yutup yokluğa atmış büyük bir mezarlık hükmündedir. Gelecek ise, başımıza neyin geleceği belli olmayan bir tesadüf fırtınasıdır. Hâdiseler ve varlıklar ise, insanı ta’ciz eden zararlı birer düşman suretinde görünüyor. Meselâ, hastalıklar kâfir için insanın rahatını bozan bir düşman gibidir. Hâlbuki hastalıklar mü’mini gafletten uyandırmak için bir ikaz ve bir ihtar-ı İlahi hükmündedir...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü