"Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessühle, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye..." Bu cümleyi devamı ile birlikte açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessühle, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcât-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sümbülün hayatıyla tezahür ediyor."
"Demek çekirdeğin mevti, sümbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahluk ve muntazamdır." (1)
İn’idam, yok olmak, mahvolmak demektir. Fail ise bir işi yapan, bir fiili gerçekleştiren demektir.
İn’idam bir fiil, bir iş, bir icraat olduğu için, failsiz olması imkânsızdır. Yani yapanı, edeni olmadan, kendiliğinden ya da tesadüfen olması mümkün değildir. Ölüm ve in’idamın tesadüfen ve kendiliğinden, failsiz olarak vücuda gelmesi mümkün değildir.
Ölüm de aynen hayat gibi vardır ve vücut sahibidir. Nasıl hayatı tabiat ve tesadüfe vermek mümkün değil ise, aynı şekilde ölümü de tabiata ve tesadüfe vermek mümkün değildir. Ölümün mahluk ve muntazam olması da bu manadadır.
Hayat da ölüm de intizamlı ve mükemmel fiiller olmasından, failsiz olmaları düşünülemez. Hayatın faili nasıl Allah’ın Muhyi ismi ise, ölümün faili de onun Mümit ismidir.
Bu bahisde ölümün de hayat gibi mahluk ve muntazam bir fiil olduğu ispat edildikten sonra, onun, ikinci ve daimi bir hayata başlangıç olmasına işaret ediliyor.
Ölüm, bir tesadüf, dağılma ve yokluk değil, mahluktur, muntazam bir fiildir, ebedî bir hayatın başlangıcı ve çekirdeği hükmündedir. İşaratü'l-İ'caz'da şu mükemmel tahlil yapılır:
"Evet, ömr-ü tabiîsini bitirip sonra ölenler pek azdır. Kısm-ı azamı, ömr-ü tabiîsi esnasında ölürler. Demek mevt, tabiî bir netice değildir, ancak cesedin inhilâliyle dağılmasından ibarettir. Yoksa ruhun fenâsıyla değildir. Mevt ile ceset dağılır, ruh bâki kalır."(2)
Nasıl ki, mideye giren bir elma zahiren ölüp, hakikat noktasında ikinci hayatını insanın âzalarında devam ettiriyor ise, aynı şekilde zahiren toprağın altında çürüyen insan da hakikat noktasında ikinci ve daimî bir hayata diriliyor.
Kabir, insanın bedenini çürüten ve onu yokluğa atan karanlık bir kuyu değil, ebedî ve güzel bir bahçeye ve nuranî âlemlere açılan bir kapıdır. Kabre bu nazarla bakan bir adam, kabirden korkmaz, dünyadaki zevk ve lezzetini acılaştırmaz, ayrılık acısı çekmez.
Dipnotlar:
1) bk. Mektubat, Birinci Mektup.
2) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 28. Ayet Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü