"Zira, sâbıkta, Padişah kendi yerinde mahpus gibi oturuyordu... Mütehevvisane ve mütekeyyifane ve mütekalkil olan tabiatı, anlattırmaya müsait değildi." Abdülhamid için bu ifadeler ağır değil mi?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte mahiyet-i istibdadın timsali budur. Zîra, sabıkta, Padişah kendi yerinde mahpus gibi oturuyordu, bîçare milletin halini anlamıyordu, yahut zaaf-ı kalb ve kuvvet-i vehim ile anlamak istemiyordu yahut mütehevvisane ve mütekeyyifane ve mütekalkıl olan tabiatı, anlattırmaya müsait değildi. İşte hükümetteki istibdada, her şeydeki istibdadı kıyas ediniz. Hatta, taklidi tevlid eden ilmin istibdadı dahi böyledir."(1)
Konu bütünlüğüne dikkat ettiğimizde, Üstad Hazretleri Abdulhamit Han Hazretlerinin şahsını değil, onun içinde ve temsilcisi bulunduğu istibdat rejiminin çirkin ve noksanlıklarını tasvir ediyor.
Bütün istibdat rejimlerinin tabiatında ve yapısında heva, keyfilik esastır. Bu rejimin başında şahsiyet olarak iyi birisinin olması bu gerçeği değiştirmiyor. Zaten verilen bu cümlenin başındaki "İşte mâhiyet-i istibdadın timsâli budur." ifadesi, maksattaki ve hedeftekinin Abdulhamit Han Hazretlerinin kişiliği değil istibdat rejiminin tabiatı olduğunu ifade etmektedir.
Ayrıca baştaki sual çok açık bir şekilde zaten istibdadın çirkinliğine yöneliktir.
"Sual: İstibdadın çirkinliğine, meşrûtiyetin bu derece iyiliğine delilin nedir?"
(1) bk. Münazarat, Sualler ve Cevaplar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü