Allah sıfatı ile her yerde hazır ve nazırdır. Peki zatı ile de öyle midir veya öyle olabilir mi? Risalelerde bu konuda bilgi var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Bir sanatkarı yapmış olduğu sanat eserinin içinde varsaymak, sanatkar ile sanatın aynı cinsten olduğunu kabul etmekle eşdeğerdir. Allah’ı zatı ile kainatın içinde olduğunu düşünmek de bu manaya gelir ki, bu İslam’ın tevhit ve tenzih anlayışı ile asla bağdaşmaz.
Mesela, bilgisayarı tasarlayan mühendisi, bilgisayarın içinde olduğunu varsaymak, o mühendisin bilgisayar ile aynı cinsten olduğu anlamını taşır. "Mühendis cesedi ile değil hüner ve mühendislik ilmi ile bilgisayarın içindedir." demek gerekir, doğru olan budur.
Yine aşçı güzel bir yemek pişirse, aşçı yemeğin içinde zatı ile değil aşçılık becerisi ile bulunur. Aşçıyı her şeyi ile yemeğin içinde düşünmek, manasız ve yanlış olur.
Bu örneklerde olduğu gibi, Allah, Zat-ı Akdesi itibarı ile sanatı olan kainatın içinde değildir. Allah sadece ve sadece isim ve sıfatları açısından her yerde hazır ve nazırdır. Allah’ın isim ve sıfatları ile her yerde hazır ve nazır olması, zatı ile de her yerde hazır ve nazır olmasını gerektirmiyor; tıpkı güneş örneğinde olduğu gibi...
İlave bilgi için tıklayınız:
Sözler, On Altıncı Söz, Üçüncü Şua...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Peki içinde değil ise ki verilen temsili örnekler misali öyle ise kainatın dışında, haricinde midir? Kainatın haricinde olduğunu idda edenler olduğu gibi, haricinde de denilemez diyenler var. Her iki görüş sahipleri de iddalarını yine aynı cümlelerle ortaya koyuyorlar üstelik. Misal hiç bir kainatın hiç bir ciğetinde değildir ifadesini, bazıları ne içinde ne dışında değildir mamasında anlıyor, bazıları da içinde hiçbir yerde değildir manasında anlıyor yani dışında değildir denilmemiş kabul ediyor. Şu halde içinde olmadığı konusunda görüş ayrılığı yok. Fakat dışında denilir mi denilmez mi konusunda ehli dikkat ve tefekkür ve ehli tahkik ve müdakkik zatlar dahi farklı anlama biçimlerine sahiptirler . Böylesi bir mevzuda hem de marifetullah denilince en birincil hemfikir olunması lazım gelen bir hususta , aynı cümlelerden birbirine tamamen farklı manlar çıkarıp farklı anlama biçimleri son derece ilginçtir. Ve bu mevzuya dair suallere çoğu cevap alamıyoruz. Çünkü cevaplar başkalarının cevapları ile ters düşüyor. Kimse de cemaat içinde görüş farklılığı olan konularda yorum yapmak istemiyor. Soru basit cevap zor mevzu. Heryerde içinde mi sorusu sual ediliyor. Dışında mı değil mi sorusunu buyurunuz neşrediniz ve izah ediniz. Asıl izah edilmesi lazım gelen sual budur. Bu mevzuda herkes sağ ında solunda her gün çay içtiği en yakınlarında hatta ders dinlediği kişiler arasında farklı algılama biçimleri olduğunu anlayınca.... Bu mevzuya dair görüş beyan etmekten kaçınıyor. Çünkü ister dışında kabul edin, ister dışında da değildir ya da öyle denilemez kabul edin her iki seçenekte de itirazlar reddiyeler , külliyattan deliller ile ortaya konulacak. Bence içinde olduğunu kabul etmek nasıl ve ne derece bir kusurat ise ya da bir bilgisizlik ise, dışında olduğunu veya olmadığını hangisi hatalı anlama biçimi ise kabul etmek aynı derece bir kusurattır. İşte bu yüzden kimse diğer anlama biçimleri ehlini kusurat ile itham etmiş gibi bir duruş sergilememek adına, bu suali pas geçmek yolunu tercih ediyor. Son derece ilginçtir bu. Ehl-i havas böyle bir mevzuda mutabık değilse, avam ne yapsın hangi izaha istinaden hangi görüşü kabul etsin içeleştirsin. Eskiden beri bu mevzuda faklı İslâm alimleri de farklı görüşler ortaya koymuşlar gibi bir durum var sanki, dolayısı ile elcevap kısmı zor olan kısım bu kısım. Madem içinde mi değil konusu tetkik edilebiliyor izah edilebiliyor, buyurunuz dışında mı değil mi mevzusunu da tetkik edip izah ve ispat ediniz.
“Sâni-i Kâinat, kâinat cinsinden değildir” ki, kâinatın içinde veya dışında olsun. “Sâni-i Zülcelâl, cisim ve cismânî olmadığı için zaman ve mekân O’nu kayıt altına alamaz. Sâni-i Kadîr, mekândan münezzehtir ve maddeden mücerreddir.”
İç ve dış ifadeleri mekan ve zamanla ilgili olduğu için Allah hakkında kullanılması caiz değildir. Allah zaman ve mekandan münezzeh demek gerekiyor.
Allah kainatın dışında dediğimizde kainatın dışında başka bir yer ve mekan akla gelir ki bu da caiz olmaz. Allah vücub alemindedir denilebilir çünkü dıyk-ı lafız yüzünden zaman ve mekandan münezzeh olmasını ancak bu şekilde tabir edebiliriz.
Burada ki alem bizim anladığımız bir alem değil Allah’ın Zat-ı Akdesini vücubu ile ifade eden özel bir terimdir. Vücudu zâtının gereği olan ve bu yüzden başlangıcı da bulunmayan vacib ve kadîm bir varlık, hâdis olan zaman ve mekân yokken de vardı.
Üstad’ın tabiriyle: “Sani-i Kadîm-i Ezelî, kâinatın ihtiva ettiği eşyanın cismiyet, cihetiyet, temekkün gibi istilzam ettikleri evsaftan münezzehtir.”
Ayrıca Allah kainatın dışındadır derken kainat cinsinden olmadığı ifade ediliyor yoksa kainatın dışında derken başka bir mekanda başka bir yerde olduğu ifade edilmiyor. Bu gibi ifadeler dıyk-ı elfazdır üzerinde polemik yapmak doğru değildir.
Selef (Sahabe ve Tabiûn) ve dört mezhep imamına göre: “Allah, zâtıyla âlemin içinde değil, dışında ve fevkindedir.”
Burada dışında ifadesi kainat cinsinden değildir demektir yoksa kainatın dışında başka bir yer var oradadır demek anlamına gelmiyor. Dışında ifadesi tenzih ve takdis manasındadır yoksa bir yer bir mekan isnat etmek anlamında kullanılmıyor.
“Ehl-i Sünnet kelâmcıları (Maturidiyye ve Eş’ariyye) ise: “Allah âlemin ne içinde, ne de dışındadır” demektedirler.” bk. TDV İslâm Ans. “Cihet” md. Mu’tezile ve Şia da aynı görüştedir.
Allah ezeli ve ebedi olduğu için hiçbir yer ve mekan ona bire bir mukabil gelemez ki Ona ortam, mekan ve yer olabilsin. Bu yüzden ezeli ve ebedi olan bir Zat zaman ve mekandan münezzehtir. Dış ve iç kavramları mekanın iki özelliği olduğu için bizatihi Allah hakkında kullanılması doğru olmaz.