"Baki kalan ve gözle görülen bir kısmı ise, süfli esbaba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder. Her biri birer parlak elmas iken, birer sönük şişe olurlar..." cümlelerini ve "baki kalma"yı nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer kat-ı intisaptan ibaret olan küfür, insanın içine girse, o vakit bütün o manidar nukuş-u esma-i İlâhiye karanlığa düşer, okunmaz. Zira, Sâni unutulsa, Sânie müteveccih manevi cihetler de anlaşılmaz, âdeta başaşağı düşer. O manidar âli sanatların ve manevi âli nakışların çoğu gizlenir. Baki kalan ve gözle görülen bir kısmı ise, süfli esbaba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder. Her biri birer parlak elmas iken, birer sönük şişe olurlar. Ehemmiyeti yalnız madde-i hayvaniyeye bakar. Maddenin gayesi ve meyvesi ise, dediğimiz gibi, kısacık bir ömürde, hayvanâtın en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde, yalnız cüzi bir hayat geçirmektir. Sonra tefessüh eder, gider. İşte, küfür böyle mahiyet-i insaniyeyi yıkar, elmastan kömüre kalb eder."(1)
Bir varlığın mesela bir meyvenin “Sânie müteveccih manevi cihetler”i, onda tecelli eden Halık, Malik, Musavvir, Müzeyyin, Kerim, Latif gibi isimlerdir. İnsan bu tecellileri ve o meyvenin kendisine bir ilahi ihsan olduğunu ancak iman etmesiyle bilebilir. Aksi halde bütün bu nurani manalar karanlığa düşer okunmaz. Ve meyvenin kıymeti de ancak insanın bedenine sağladığı faydaya ve diline hitap eden tadına münhasır kalır. Böylece o elmas kıymetindeki nimet sönük bir şişe derecesine iner.
1) bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Birinci Mebhas.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü