"Bu hadsiz tereşşuhat ve lemeat gösteriyor ki, şu âlem-i maddiyat ve şehadet ise, âlem-i melekût ve ervah üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İlgili cümlenin geçtiği paragrafı aşağıya alıp izah etmeye çalışalım;

"İşte, hiç mümkün müdür ki, bu madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhatı bulunsun; o perde altında olan âlem-i batın, ziruh ve zişuurlarla dolu olmasın? Hiç mümkün müdür ki, şu maddiyât ve âlem-i şehâdetteki mananın ve ruhun ve hayatın ve hakikatin şu hadsiz tereşşuhâtı ve lemeât ve semerâtının menâbii, yalnız maddeye ve maddenin hareketine ircâ edilip izah edilsin? Haşa ve kat'â ve asla! Bu hadsiz tereşşuhat ve lemeât gösteriyor ki, şu âlem-i maddiyat ve şehadet ise, âlem-i melekût ve ervah üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir."(1)

Bu cümlede iki ayrı teşbih yapılmış bulunuyor. Birincisinde, “tereşşuhat” ifadesiyle “âlem-i melekût ve ervah” bir denize benzetilmiş, şu görünen âlemdeki bütün canlılar o âlemden haber veren birer damla, birer reşha gibi olmuşlardır. Reşha, damladan daha küçüktür. Türkçe karşılığı sıçrantı demektir. Aklını yerinde kullanan bir insan, yaprağın hareketinde rüzgârı seyrettiği gibi, parmağın hareketinde de ruhu keşfeder.

İkincisinde ise, “lemeat” ifadesiyle “âlem-i melekût ve ervah” bir Güneşe benzetilmiş, bütün canlılar o güneşten haber veren, onun nurunu gösteren birer parıltı gibi olmuştur.

“Tenteneli perde” ifadesi, bu hakikatin az bir dikkatle anlaşılabileceği mesajını vermektedir. Normal ve düz bir perde, biraz da kalınsa arkasındaki şeyleri göstermez. Ama aralarında çok sayıda küçük boşluklar bulunan bir tül perde ise biraz dikkat edildiğinde arkasındaki mekânları gösterir.

Ne Güneş'te ne Ay'da ne havada, kısacası elementler âleminde hayat bulunmadığına göre, bu canlı mahlukata hayat nimetinin ancak Cenab-ı Hak tarafından ihsan edildiği az bir dikkatle anlaşılır.

Nur Külliyatı’nda eşyanın yaratılmasının kendi kendine olmayacağı, sebeplere ve tabiata verilemeyeceği konusunda çok dersler vardır. Bu derslerin her biriyle o tenteneli perdelerin arkasındaki hakikat güzelce ortaya konulmuştur. Sadece bir misal vermekle yetineceğiz:

"Nimete bakıldığı zaman Mün’im, sanata bakıldığı zaman Sâni, esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir."(2)

Misal olarak bir meyveyi düşünelim. Onun nimet olması, ona muhtaç canlıların bulunmasıyla ve o meyvenin söz konusu canlıların ihtiyaçlarını yerine getirmesiyle tahakkuk eder. Canlılar olmasa, bir meyve sadece ilahi bir sanat eseri olarak kalır, nimet olmaz, rızık olmaz.

O halde az bir düşünmeyle, o meyve ağacının insanları tanımadığı, onların meyveye olan ihtiyaçlarını bilmediği ve o meyveyi kendi ilim ve iradesiyle yapmadığı hemen anlaşılır. O halde, meyve ağacı, ondan çıkan meyvelerin Sanii, ustası değildir. O ağaç, meyvenin Müessir-i Hakikîsi olamaz, yani onun yapılmasında hakiki tesir sahibi o değildir. Zira kendisi de yapılmıştır. Onun yapılması ayrı bir sanat, ondan meyvelerin süzülmesi de yine bir başka sanattır. Her iki sanatın da Sanii; ancak insanları o meyve ile nimetlendiren Cenab-ı Hak’tır.

Kâinat ve şu maddi âlem, ahiret ve manevi âlemlerin üstünde tenteneli bir perde gibidir. Elmanın kabuğu nasıl elmanın özünün üstünde bir perde, zayıf bir örtü ise, aynı şekilde zahirî ve maddi eşya da batınî hakikatlerin üstünde bir kabuk ve bir örtü mesabesindedir. Asıl ve menba, eşyanın iç yüzü ve kâinatın arkasındaki gaybi âlemlerdir. Zahirî ve maddi âlemler ise bu âlemlerden beslenen birer ince zar ve kabuk hükmündedirler.

Bu paragrafın ilk cümlesinde ruhun ispatı yapılmaktadır.

Eğer ruh ve mana inkâr edilse bu durumda kâinatın tümünde ve insanın fiillerinden meydana gelen bütün şuurlu ve hikmetli faaliyetleri maddeye dayandırmak mecburiyeti hâsıl olur.

Mesela; bir insan bir bina yapıp ortaya koysa, bu binanın yapılışı nasıl izah edilebilir? Eğer insanda ruh ve ruhun bir vasfı olan şuur inkâr edilse, bu durumda binadaki bütün şuurlu fiillerin insanın cesedine verilmesi icap eder. Bu durumda maddeyi şuurlu kabul etmek gerekir; bu ise muhaldir.

Demek ki işi yapan ceset ve madde değil; onun arkasında yer alan ruhtur. Ceset, ruhun üzerinde tenteneli bir perdedir. Dikkatle bakanlar, madde perdesinin arkasındaki ruh ve manayı görebilirler.

Dipnotlar

1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, Birinci Maksat.

2) bk. Mesnevî-i Nuriye, Katre.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 10.118
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...