"Belagat" ve "İcaz" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Belâgat; yerinde, düzgün, hakikatli, hikmetli ve etkileyici söz söyleme sanatıdır.

Belâgat; kelamın kusursuz bir şekilde maksada uygun olarak ifade edilmesidir.

Belagat istiare ve mecaz üzerine bina edilmiştir.

"Belagat" hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatli güzel söz söyleme sanatıdır.

Belagat, mukteza-yı hâle mutabık, yani muhatabın haline uygun söz söylemek. Kur’ân bu noktadan eşsizdir ve mu’cizedir, insanları bu noktada aciz bırakıyor.

"İcaz" az sözle çok şey anlatmaktır. Yani sözü muhtasar söylemek, çok manaya gelen kısa cümleler kurmaktır. Buna veciz konuşmak da deniyor. Kısa icaz, bir cümle ile maksadı ifade etme sanatıdır.

Bazen bir söz icazlı olur, ama hâle uygun olmayabilir. O zaman bu söz icazlı, ama beliğ olmamış olur. Söz hem veciz hem de yerinde ve hâle uygun olursa, o zaman icaz ve belagat cem olmuş olur.

Beyan ve ifadenin en tatlısı ve en güzeli icazdır, yani az sözle çok şey anlatmaktır. Kur’an, çok büyük safhaları ve merhaleleri bir iki ayet ve cümle ile icaz edip yani özetleyip diğer merhalelere intikal ediyor; bu intikal aralarında bir boşluk bir ahenksizlik değil bir tefekkür, bir te’vil sahası teşkil ediyor. Bu yüzdendir ki üzerine binlerce tefsir kitapları yazılmıştır.

Üstad Hazretleri Kur’an’ın bu harika icazını, yani hülasa etme sanatını şu ayetleri misal vererek izah ediyor:

"Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun.' denildi." (Hûd Suresi, 11/44.)

Çok büyük bir hâdise ancak bu kadar veciz ve öz bir ifade ile icmal edilebilir.

Kur’an’ı Kerim nazil olmadan evvel, Araplar arasında en revaçta olan şey belagat ve fesahat idi. Etkili söz söyleyen kişiler, güzel şiir yazan şairler, onların milli kahramanıydı. Bir şairin şiiriyle iki kavim birbiriyle savaşır; bir başka şiiriyle de sulh ederlerdi.

Kur’an’ı Mu’ciz- ül beyan nazil olduktan sonra, hiçbir kimse onun belagat ve fesahatine karşı mukabele edemedi ve bir tek ayetin dahi benzerini yapamadı, zaten yapmaları da mümkün değildi. Cenab-ı Hak şu ayet ile müşriklere meydan okudu: “De ki: Yemin ederim! Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın benzerini yapmak için bir araya toplansalar, hatta birbirine destek olup güçlerini birleştirseler bile, yine onun gibi bir kitap meydana getiremezler.” (İsra Suresi,17/88)

Kâbe’nin duvarına "Muallakat-ı Seb'a" namında en iyi yedi şiir altın harflerle yazılarak asmışlardı. Bir gün Lebid'in kızı gidip babasının Kâbe”nin duvarına asılı olan şiirini aşağıya indirdi.

"Babanın şiirini niçin indirdin?” diye soranlara: "Ayetlere karşı bunların kıymeti kalmadı" diye cevap verdi.

Bir bedevi: "Fesda' bima tu'mer" ayetini işitince secdeye kapandı. Ona; "Müslüman mı oldun?" dediler. "Hayır, ben bu ayetin belagatına secde ettim" dedi.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
B
Okunma sayısı : 5.238
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...