"Ben Mâlikimin hizmetindeyim. Ey musibet! Eğer Onun izin ve rızasıyla geldinse merhaba, safâ geldin..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ey musibet! Eğer Onun izin ve rızasıyla geldinse, merhaba, safâ geldin. Çünkü, elbette bir vakit Ona döneceğiz ve Onun huzuruna gideceğiz ve Ona müştâkız. Madem herhalde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden âzâd edecektir. Haydi, ey musibet, o terhis ve o âzâd etmek senin elinle olsun, razıyım. Eğer benim emanet muhafazasında ve vazifeperverliğimi tecrübe suretinde sana emir ve irade etmiş, fakat sana teslim olmaklığıma izin ve rızası olmazsa, benim takatim yettikçe, emin olmayana, Mâlikimin emanetini teslim etmem, der. " (1)
Allah, kullarını bazı musibetlerle imtihan ediyor. Kul, kendi farazi benliğine ve vehmi kudretine dayanarak değil, Allah’ın sonsuz kudretine istinat ederek musibete meydan okuyor. Cenab-ı Hak insana musibetleri sıkıntı olsun diye değil, çok daha büyük nimetlere mazhar olsun diye vermektedir. Kul musibete dayanmakla ve tevekkül etmekle, hem günahlarından temizlenir hem aczini hissedip kulluk şuuruna erer hem de manen terakki eder.
Mümin, her şeyin tedbir ve dizgininin Allah’ın kudret elinde olduğunu bildiği için, hiç bir şeyden endişe ve telaş etmez. Mümin bilir ki, Allah bir musibeti alnına yazmış ise, bundan kurtuluş yoktur. Eğer yazılmamış ise, hiçbir güç o musibeti onun başına bela edemez. Bu tevekkül ve düşünce, mümini rahatlatır ve cesur kılar.
Allah’a iman ve tevekkül etmek, bir insanda ne kadar inkişaf ederse, dünyanın sıkıntı ve elemlerinden de o kadar emin ve selametli olur. Her şeyin tedbir ve dizgini Allah’ın elinde olduğuna göre, zarar ve menfaat de O’nun elindedir. İnsan, menfaatin elde edilmesinde yahut zararın def’inde sadece kendisine düşen görevi hakkıyla yapacak, ondan sonra Rabbine tevekkül edecektir. İşte bu teslimiyet ve tevekkül, insanı bütün zararlı vehimlerden emin kılar, kalbine ve ruhuna ferah bahşeder.
(1) bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü