"Nihayet izzet içinde nihayet tevazuu cem ediyor." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın mucizâne terbiyesine bak ki, nasıl edna bir kederle ve küçük bir gamla başı dönüp sersemleşen ve küçük bir mikroba mağlup olan bu küçük insan, terbiye-i Kur’ân ile ne kadar teâli ediyor. Ve ne derece letaifi inbisat eder ki, koca dünya mevcudatını, virdine tesbih olmakta kısa görüyor. Ve cenneti zikir ve virdine gaye olmakta az gördüğü hâlde, kendi nefsini Cenâb-ı Hakk'ın edna bir mahlukunun üstünde büyük tutmuyor. Nihayet izzet içinde nihayet tevazuu cem ediyor. Felsefe şakirtlerinin buna nisbeten ne derece pest ve aşağı olduğunu kıyas edebilirsin." (Lem'alar, On Yedinci Lem'a)
Mümin; Allah’a ve müminlere karşı gurur, kibir, fahr içinde değil, tam bir tevazu içindedir.
Aynı mümin Allah’ın kudret ve gınasına dayanarak kâfirlere ve dinsizlere karşı ise tam bir vakur, izzet ve azamet içindedir.
Müminin nihayet izzet içinde nihayet tevazuu cem etmesi bu anlamdadır. Yani yerine göre mütevazı yerine göre gayet izzetli ve vakur olmasını bilir ve ona göre davranış sergiler demektir.
Felsefeden ders alan bir kâfir, bu durumun tam tersini yapar. Allah’a ve müminlere karşı gayet gurur, kibir ve fahr içinde iken dünyalık bir menfaat karşısında ise tam bir zillet ve alçaklık içine girer. Dünya menfaati için gerekirse bir zalimin ayağını öpecek kadar izzetsiz ve zillet içindedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü