"Bir hükmün hikmeti ayrıdır, illeti ayrıdır." cümlesini tafsilatıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hikmet fayda ve menfaat manasına gelirken, illet ise o şeyi farz kılan emir ya da yasaktır.
Namazın vücuda ve sağlığa faydalı olması bir hikmet iken, namazın Allah’ın emri ile farz olması ise bir illettir (asıl sebebtir).
Orucun mideye ve sağlığa çok faydalı olması orucun hikmeti iken, orucun Allah’ın emri ile farz bir ibadet olması ise illettir. Bir mü’min orucu, vücuda faydalı olduğu için değil, Allah emrettiği için tutar.
Namaz ve orucu farz kılan şey Allah’ın emridir, hikmetli kılan şey de bu ibadetlere takılan menfaat ve faydalardır.
Faraza bu ibadetlerdeki fayda ve menfaatler bir şekilde ortadan kaybolsa, onların farz bir vazife olma hususiyeti ortadan kalkmaz, aynen devam eder. Çünkü bu ibadetleri farz kılan esas sebep, faydası değil, Allah’ın emridir.
Mutezile, ibadetin faydası kalkarsa ibadette kalkar diyor. Çünkü bu sapık mezhebe göre ibadetin esas sebebi Allah’ın emri değil, ibadetteki menfaatlerdir. Yani fayda yoksa ibadet de yoktur.
Ehl-i sünnet ise, ibadetin asıl illetini / sebebini Allah’ın emri olarak görüyor. Dolayısı ile ibadetteki fayda ve menfaat ortadan kalksa bile, ibadet yine geçerlidir.
"Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir..."(1)
Bazıları bu suali sadece ikinci manayı kastederek sorarlar. Birinci ve en ehemmiyetli noktayı unuturlar. Bunun neticesi olarak hikmet sahasında kendilerince birtakım faydalar sıralar ve bu faydaların başka yollarla da elde edilebileceğini ileri sürerek, ibadeti reddedici bir tavra girerler. İllet denilince ibadet yapmamızı gerekli kılan sebebi kastederiz. Hikmetten ise yaptığımız ibadetten hasıl olan faydayı anlarız.
Dünya işlerinden bir misal:
Anadolu’dan İstanbul’a gelmekte olan bir tüccarın bu seyahatinin illeti “ticaret”tir. Hikmeti ise, daha çok zengin olmak ve dünya nimetlerinden daha fazla istifade etmek. Buna göre söz konusu şahsa, “İstanbul’a niçin gidiyorsun?” desek, “Zengin olmaya.” diye cevap vermez. Bu, hikmete ait bir cevaptır. Sualimizin cevabı “Ticaret yapmaya.” şeklinde gelmelidir. Böyle bir cevap illete aittir.
O halde, “Niçin ibadet ediyorsun?” şeklindeki bir sualin cevabı da “Rabbim emrettiği için.” şeklinde olacaktır. Bu emri tutmanın pek çok da faydası vardır; gerek dünyada, gerek ahirette. Ama ibadet bu faydalar için yapılmaz. Bunlar meselenin hikmet yönüdür.
Abdin işi ibadettir; emir dinlemek, yasaklardan sakınmaktır. Kula kulluk yaraşır. İbadetini bu şuurla yapan bir kuluna, Rabbinin yapacağı ihsanlar, ikramlar ve cennette vereceği dereceler ibadetin hikmet yönüdür.
İslam’ın her emri ve yasağı bu hakikatten haber veriyor. Bunlardan sadece birkaç misal:
Mesela oruç tutmanın tıp yönünden birçok faydaları var. Bütün bu faydalar orucun hikmet yönüdür. “Oruç niçin tutulur?” sualinin cevabı, sanıldığı gibi bu faydalar değildir. "Oruç, Allah’ın bir emri olduğu için tutulur." Bu ibadetin belli bir ayı vardır: Ramazan.
Bir kimse, Ramazan dışında on ay nafile oruç tutsa da Ramazan’da tutmasa, bu ibadeti yerine getirmiş olmaz. Eğer mesele sadece orucun hikmet yönü, yani faydaları olsa, bu ikinci halde fayda on katına çıkmıştır, ama farz olan oruç hâlâ tutulmamıştır.
Yine orucun belli bir başlama ve bitiş vakti vardır. Kişi, orucuna imsakten hemen sonra başlasa daa, iftarını yatsıdan birkaç saat sonra yapsa orucu makbul olmaz. Daha fazla bir süre aç kalmıştır, ama oruç tutmamıştır. Hikmet fazlasıyla tamam olsa bile, illet kaybolduğundan bu ibadet makbul sayılmaz.
Oruç tıbbi faydaları için tutulmadığı gibi, içki içmek de tıbbi zararları için haram değildir.
Bir başka misal:
Kendi kendine ölen yahut darbe ile öldürülen bir koyunun etini yemek haramdır. Bu noktada birtakım tıbbi veya biyolojik izahlar getirilebilir. Bütün bunlar, meselenin hikmet yönüdür. Bunlar sayılıp dökülürken şu husus unutulur: “Pekâlâ, Allah’dan başkasının ismiyle kesilen bir hayvanı yemek niçin haramdır?”
Bu suale ne cevap verilecektir? Kesilmekse kesilmiş, kan akmaksa akmıştır. Demek ki işin esası, hayvan kesmenin tıbbi faydaları değil. Esas olan, insanın kulluk şuurundan ayrılmaması, Allah namına hareket etmesidir.
İbadetin asıl sebebi Allah’ın emir ve yasaklamasıdır. Neticesi ise, Allah’ın rızasını elde etmektir. Semere ve meyvesi ise ahirette cennettir. Yoksa dünyevi birtakım fayda ve hikmetler değildir.
Kişi, namazı dünyevi işlerim iyi gitsin diye kılsa, bu namaz Allah katında değersizdir. İhlasa münasip bir namaz değildir. Ama dünyevi fayda ve hikmetler illet yerine konulmamak şartı ile zayıf ve yeni alışanlar için, teşvik ve teşci’ için istimal edilebilir.
1) bk. Lem’alar, On Yedinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü