"Bu baş döndürücü deverandaki fenâ ve zeval nereden gelip bu biçarelere musallat olmuş, diye mukadderat-ı hayatiyenin dış yüzünde bulunan elîm keyfiyetleriyle kadere karşı müthiş itirazlar başladığı hengâmda..." cümlesini açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Eşyanın; mülk ve melekût olmak üzere iki yüzü var.

“Her şeyin içine melekût, dışına da mülk denir.” (Mesnevi-i Nuriye)

Mülk, eşyanın dış yüzüdür. İnsanın bedenine mülk, ruhuna melekût diyebiliriz. İnsanın bedeni tümüyle mülk kabul edildiğinde ruhu melekût olmuş olur. Aynı şekilde, bu âlemin de görünen kısmı mülk, onda vazife yapan manevî kanunlar ise melekût olurlar.

Eşyanın mülk cihetinde sebep ve netice münasebeti hâkimdir, yani bütün işler sebepler eli ile yapılıyor. Bu yüzde zıtlar iç içedir; iyi-kötü, güzel–çirkin, hayır ve şer beraber bulunuyor. İşte hayata takdir suretinde biçilmiş yani kader kalemi ile hayatın dış yüzüne yazılmış acı ve şefkatsiz gibi duran keyfiyetler hep bu mülk yüzünde görünüyor.

“Bir şeyde iki cihet var: Biri, mülk -âyinenin mülevven vechi gibi, ezdâd ona vârid oluyor. Çirkin olur, şer olur, hakîr olur, azîm olur, ilâ âhir. Esbab bu cihette vardır. İzhâr-ı azamet ve izzet-i kudret öyle ister. İkinci cihet, melekûtiyet cihetidir: Âyinenin şeffaf vechi gibi. Şu cihet herşeyde güzeldir. Şu cihette esbabın tesiri yoktur. Vahdet öyle ister. Hattâ hayat ve ruh ve nur ve vücud, iki vecihleri şeffaf ve güzel olduğundan, mülken ve melekûten vasıtasız dest-i kudretten çıkıyorlar.” (Mesnevi-i Nuriye)

Aynanın bir şeffaf ve parlak yüzü var, bir de pürüzlü ve kesif yüzü. Aynanın şeffaf ve parlak yüzünde her şey berrak ve net iken, pürüzlü ve kesif yüzünde her şey karmaşık ve bulanıktır. Mesela; aynanın şeffaf yüzüne baktığımız zaman, simamız kusursuz bir şekilde görünür, kesif ve pürüzlü yüzüne baktığımız zaman yüzümüz net görünmez.

Mülevven aynanın siyah tarafıdır ve hakikatte eşyanın mülk yüzünü temsil eder. Aynanın parlak yüzü ise, eşyanın melekût yani iç yüzünü temsil eder. Her şeyin dışına mülk içine melekût denildiğine göre, yumurtanın kabuğu mülk, içi melekûttur.

Hâdiselerin görünen yüzleri mülk, onların arkasında saklı olan hikmet ciheti ise melekûttur. Bizler sadece eşyanın ve hâdiselerin bize bakan mülk cihetini görüyoruz; melekût cihetini ise akılla ve iman nuru ile görebiliriz.

Aynanın renkli yüzü çok farklı renklerde olabilir. Fakat bu farklılık parlak yüzüne tesir etmez, hatta bazen ona kuvvet verir. Arka yüzünü ne kadar koyulaştırsak ön yüz o derece parlak görünür. Onun gibi hâdiselerin de iki yüzü vardır. Bize bakan yüzü aynanın renkli kısmına benzer. Allah'a bakan yüzü ise aynanın şeffaf yüzü gibidir. Daima parlaktır.

Melekût ciheti ise günahlara keffaret olması, büyük mükâfatlar kazandırmasıdır Mesela; hastalık ve ölüm gibi hâdiseler insana bakan yüzü, keder, acı ve ıstırab olduğu için karanlık görülebilir. Fakat Allah'a bakan yüzünde hiç bir karanlık söz konusu değildir. Sıhhat rahmet olduğu gibi, hastalık da günahlara keffaret olması itibariyle rahmettir. Hayat rahmet olduğu gibi, ölüm de dünyadan daha güzel bir âleme gitmeye vesile olduğu için rahmettir ve güzeldir.

Arka yüz, eşya ve hâdiselerin bizim muhatap olduğumuz cihetleridir. Onların arkasında saklı güzellikleri göremeyince, hemen itiraz yahut şikâyet yolunu tutmayalım diye sebepler yaratılmıştır. Mesela ölüm, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âleme göç etmektir. Bu, ölümün melekût cihetidir. Bu güzelliğin ortaya çıkmasında Azrail aleyhisselam vazife yapmaktadır. Onun vazifesi de bir perdedir, ölümün hakiki güzelliği Cenab-ı Hakk’ın Mümit yani ölümü veren isminin güzelliğidir. Mahlûkatın ve hâdisatın melekût ciheti, onlarda tecelli eden İlâhî isimler ve sıfatlardır.

Bu güzellik aynanın arka yüzünde saklıdır; insanlar ise ön yüze muhatap oluyor ve ölümü bu dünyadan ayrılmak, bütün sevdiklerini terk etmek olarak görüyorlar. Allah imtihanın icabı ve hikmetinin muktezası olarak dünyada zıtları cem etmiştir. Eşyanın mülk yüzünde hayır -şer, iyi -kötü, güzel - çirkin gibi birçok zıtlar iç içe yaratılmıştır. Sıcak ile soğuk, ışık ile karanlık, iyilik ile kötülük vesaire çok zıtları iç içe ve beraber yaratmıştır. Herkes her şeyin hayırlı ve güzel cihetini göremiyor. Bu sebeple görünüşte çirkin ve şer gibi duran şeylerin, Allah’a isnad edilmemesi, haksız şikâyet ve şekvaların O’na gitmemesi için, araya sebepler ve perdeler konulmuştur. Zira Allah’ın izzet ve azameti bunu icab eder.

Mesela; bir anne ve baba çok sevdiği yavrusunu bir kazada kaybetse, şikâyet ve isyan ateşini Allah’a değil, sebeplerin üstünde söndürür. Bu yüzden Allah sebepleri vasıta olarak araya koymuş ki, isyan ve şikâyet kendi Zât’ına gelmesin.

Sebepler de birçok şeyin arkasındaki güzel ve nezih halleri perdeleyip örtüyor. Bu perde ve örtüler; ancak tahkikî bir iman ve tefekkür ile delinebilir. Ama eşyanın içyüzü olan melekût cihetinde ise, her şey güzel ve berrak olduğu için, orada sebepler değil, bizzat Allah’ın isim ve sıfatları hükmediyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 3.503
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...