"Cenâb-ı Hakkın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Allah kemiyete yani çokluğa değil, keyfiyete, amel ve ibadetlerin rıza için yapılıp yapılmadığına bakar.
Çok zengin birisi, sırf “namım yürüsün, çok cömert desinler” niyeti ile fakir fukaraya yardım etse, milyarlarca lira dağıtsa Allah indinde hiçbir kıymeti yoktur. Diğer tarafta maddî durumu iyi olmayan birisi, cebindeki az bir paranın yarısını sırf Allah rızası için kendinden daha fakir birisine verse, bu daha makbuldür.
Demek ki esas olan Allah’ın rızasıdır. Alkışlayanlarının ve sevenlerinin çok olması, kişiyi Allah katında makbul ve salih bir kul yapmaya yetmiyor. Allah ihlaslı ve samimi olandan razı oluyor.
Bu cümle çok hizmet edenlere; "Dikkat edin, çok hizmetinize aldanmayın. Kalbinizdeki ihlasa bakın, ona göre meseleyi değerlendirin. Çünkü esas olan Allah'ın rızasıdır." dersini veriyor. Bununla beraber, samimi ve ihlaslı bir şekilde hizmet etmiş, ama zahiri nazarda muvaffak olamamış kişilere de şu dersi veriyor: "Ümitsizliğe gerek yok, Allah isterse ve hikmeti iktiza ederse bütün dünyayı senin etrafına toplayabilir. İhlası esas tut, neticeye karışma."
Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade ediyor:
"Ey sevaba hırslı ve a’mâl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut birkaç kişiden başka ittibâ edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir."(1)
(1) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü