"Cenâb-ı Hakkın tevekkülüne bağlamıştım." Burada neden geçmiş zaman kipi kullanılıyor, eskiden öyleydi de şimdi değil gibi anlaşılabiliyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Çoklar tarafından sarihan ve manen gelen bir suale cevaptır. Şu cevabı vermek benim için hoş değil; arzu etmiyorum. Her şeyimi Cenâb-ı Hakkın tevekkülüne bağlamıştım. Fakat ben kendi halimde ve âlemimde rahat bırakılmadığım ve yüzümü dünyaya çevirdikleri için, Yeni Said değil, bilmecburiye Eski Said lisanıyla, şahsım için değil, belki dostlarımı ve Sözlerimi ehl-i dünyanın evham ve eziyetinden kurtarmak için, hakikat-i hâli hem dostlarıma, hem ehl-i dünyaya ve ehl-i hükme beyan etmek için, Beş Noktayı beyan ediyorum."(1)
Üstad Hazretleri dünyaya bakıp bakmama hususunda tam bir tevekkül içinde iken, ısrarla dünyaya ait hususlar soruluyor. O da "Dostlarımı ve Sözlerimi ehl-i dünyanın evham ve eziyetinden kurtarmak" adına buna cevap vermek zorunda kalıyor ve o eski mütevekkil durumu misal olarak veriyor. Yani Üstadımız dünyaya tenezzül etmeyeceğini, Allah'tan başka kimseye arz-ı ihtiyaç etmeyeceğini, hatta elindeki imamlık ve vaizlik vesikasını bile kullanıp, devletten maaş almayacağını niyet etmiş ve işlerini Allah'a havale edip mutlak bir tevekkül içerisine girmiştir. Bu yüksek niyetini hayatının her safhasında fiilen taşımış ve yaşamıştır.
Yoksa Üstadımız yüzünü dünyaya çevirmiyor; malayani, boş ve manasız şeylerle vaktini zayi etmiyor. Bütün vaktini iman ve Kur’an hakikatlerinin neşri için sarf ediyor. Bu cevabı da bir zaruretten dolayı vermek zorunda kalıyor, bunun dışında tevekkül hâli aynen devam ediyor. Üstadımız bu cevabı verdikten sonra; "Nasıl olsa bu tevekkül hâli bozuldu, bundan sonra tevekkül hâlini terk edeyim, yüzümü dünya ve siyasete çevireyim." demiyor.
1) bk. Mektubat, On Altıncı Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü