Cenab-ı Hakk'ın zatının bize uzaklığı-yakınlığı hakkında Risale-i Nur Külliyatı ne diyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Ey haddinden tecavüz etmiş nefs-i pürvesvas! Diyorsun ki: بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ - مَا مِنْ دَاۤبَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ gibi âyetler, nihayet derecede kurbiyet-i İlâhiyeyi gösteriyor. وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ - تَعْرُجُ الْمَلٰۤئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ اَلْفَ سَنَةٍ ve hadiste varid olan “Cenâb-ı Hak yetmiş bin hicab arkasındadır.” ve Mirac gibi hakikatler, nihayet derecede bu’diyetimizi gösteriyor. Şu sırr-ı gâmızı fehme takrip edecek bir izah isterim."
"Elcevap: Öyle ise dinle. Evvelâ: Birinci Şuâın âhirinde demiştik: Nasıl ki güneş, kayıtsız nuruyla ve maddesiz aksi cihetiyle sana, senin ruhun penceresi ve onun âyinesi olan gözbebeğinden daha yakın olduğu halde, sen mukayyet ve maddede mahpus olduğun için ondan gayet uzaksın. Onun yalnız bir kısım akisleriyle, gölgeleriyle temas edebilirsin. Ve bir nevi cilveleriyle ve cüz’î tecellîleriyle görüşebilirsin. Ve bir sınıf sıfatları hükmünde olan elvanlarına ve bir taife isimleri hükmünde olan şualarına ve mazharlarına yanaşabilirsin. Eğer güneşin mertebe-i aslîsine yanaşmak ve bizzat, doğrudan doğruya, güneşin zatıyla görüşmek istersen, o vakit pek çok kayıtlardan tecerrüd etmekliğin ve pek çok meratib-i külliyetten geçmekliğin lâzım gelir. Âdeta sen, mânen tecerrüd cihetiyle küre-i arz kadar büyüyüp, hava gibi ruhen inbisat edip ve kamer kadar yükselip, bedir gibi mukabil geldikten sonra bizzat perdesiz onunla görüşüp bir derece yanaşmak dâvâ edebilirsin.""Öyle de, o Celîl-i Pürkemâl, o Cemîl-i Bîmisâl, o Vâcibü’l-Vücud, o Mûcid-i Küll-i Mevcud, o Şems-i Sermed, o Sultan-ı Ezel ve Ebed, sana senden yakındır. Sen Ondan nihayetsiz uzaksın. Kuvvetin varsa, temsildeki dekaiki tatbik et."(1)
Allah, zatı ile değil, isim ve sıfatları ile her yerde hazır ve nazırdır. Allah’ın zatı ile her yerde hazır ve nazır olması, Allah’a zaman ve mekan isnat etmek olur ki, bu şirktir. Allah’ın zatı zaman ve mekandan münezzehtir. Allah zaman ve mekanın yanında, içinde, dışında gibi kavramlar Allah’a zaman ve mekan ittisal etme veya onlara benzetme olacağı için caiz değildir.
On Altıncı Söz'deki güneş örneği bu hakikati akla yaklaştırmak için verilmiştir. Güneş zatı itibarı ile bizden çok uzak olmasına rağmen, ısı ve ışığı ile göz bebeğimizin içine kadar giriyor. Temsilde hata olmasın Allah zatı itibari ile mahlukattan nihayetsiz uzak ve münezzeh iken, isim ve sıfatları ile bize şah damarımızdan daha yakındır. "Uzak" tabiri mekan açısından değil, mekandan münezzeh olma açısındandır.
Bu mana itibari ile Allah kainatta zatı ile değil, isim ve sıfatları ile iş görüyor. Ama isim ve sıfatların arkasında ve membaı olarak yine mübarek Zat-ı Akdesi vardır.
On Altıncı Söz'de yer alan Üçüncü Şua bu meseleyi tam halletmiş burası tetkik ve tahlil edilebilir.
(1) bk. Sözler, On Altıncı Söz, Üçüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü