"Cennet hayatının bin senesi, bir saat rüyet-i cemaline mukabil gelmeyen..." Cennette her şey kemaliyle varsa, Allah'ı görmekle neden mukayese edilemiyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuz İkinci Söz’ün ahirinde denildiği gibi: Dünyanın bin sene mesudane hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen cennet hayatının ve o cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü’yet-i cemaline mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelal’in daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun." (Mektubat, Yirminci Mektup, On Birinci Kelime)
Rakamlar dünya, cennet ve rü’yet arasındaki azim farkı ifade etmek için kullanılan temsilî birer ifadedir. Bütün kemal ve cemalin kaynağı Allah’tır. Dünyada da cennette de görülen cemal ve kemaller, bütün ihsan ve ikramlar, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz cemal ve kemalinin bir tecellisi, cilvesi ve parıltısıdır.
Cennetteki bütün güzellikler, okyanustan bir damla bile değildir. Haliyle sonsuz güzellik yanında bir pırıltının veya bir damlanın ne kıymeti olabilir?.
Dünya ve cennetteki güzellikler, Allah’ın sonsuz güzelliğinin yanında gölge gibidir. Gölge nasıl aslın yerini tutamaz ise, gölge hükmünde olan dünya ve cennetteki güzellikler de asıl olan Allah’ın sonsuz güzelliğinin yerini asla ve kat’a tutamaz.
Bu fark cennet ile dünya arasında da geçerlidir; çünkü cennette Allah’ın isimleri dünyadaki gibi perdeli değil, perdesiz tecelli ediyor. Cennette isimler perdesiz tecelli ettiği için, cennetteki güzellik dünyadaki güzelliklerden daha parlak daha haşmetli daha mükemmel olacaktır.
Cennetteki mazhariyet de rü’yete yetişemez. Dolayısı ile rü’yetullahtaki bir anlık lezzet, cennetteki hiçbir lezzetle mukayese edilemez.
Çok güzel bir adam Hz. Yusuf (as)’in yanında nasıl sönük kalıyor ise, mahlukatın güzellikleri de Allah’ın sonsuz güzelliği yanında çok sönük kalır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bu mes'ele ile alâkalı bir yazıyı burada paylaşmak istiyorum..
《Dünyanın Bin Senesi Cennetin Bir Saati
Yazar: Mehmed Kırkıncı
“Dünyanın bin sene mes’udane hayatının, bir saat cennet hayatına mukabil gelemediği” hakikatine bir misâl dürbünüyle bakmaya çalışalım:
Ana rahmindeki bir çocuğa şöyle denilse: Bu âlemin ötesinde dünya denilen öyle bir âlem var ki, buranın bin sene mes’udane hayatı oranın bir saatine mukabil gelmez.
Ana rahminde malûmunuz olan hayatı süren ve bu hayattan son derece memnun olan bu çocuk, mezkûr hakikatı aklına sığıştıramıyacak, belki de inkâr edecektir.
O çocuk dünyaya gelip büyüdükten sonra kendisine: "Burada bir saat yaşamayı mı, yoksa ana rahmine dönüp binlerce yıl yaşamayı mı tercih edersin?" denilse, böyle bir sualin sorulmasını dahi hayretle karşılayacak ve ana rahmini düşünmek dahi istemeyecektir.
İşte bu dünya hayatı da âhirete nisbeten ana rahmindeki hayat gibidir. Fakat bizim bunu hakkıyla idrâk etmemiz mümkün olamamaktadır. Zira, henüz bu hayatı yaşamaktayız.
Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) cenneti “ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş ve ne de kalb-i beşere hutur etmiştir” şeklinde tarif buyurmuşlardır. Yukarıdaki misâlden bunun ne derece veciz bir tarif olduğu bedahetle anlaşılmaktadır.
Yine ana rahmindeki o çocuğa, dünyada bir anda kazanılan ilmin ana rahminde bir milyon senede kazanılamayacağından bahsedilse, o çocuğun aklı bu hakikatı da idrakden âciz kalacaktır. Lâkin, farzımuhal olarak, ana karnında bir pencere açmak suretiyle bu kâinat kendisine bir an gösterilse, mesele bütün haşmetiyle tezahür edecek ve o çocuk bir anda ana rahmindekiyle kıyas kabul etmeyecek derece ilimlerle techiz edilecektir.
İşte, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) mi’rac penceresiyle beka âlemine bir an baktı. Fakat o anda dünya senesiyle ölçülemeyecek ve anlaşılamayacak kadar çok hakikatlara vâkıf oldu ve geçmiş ve gelecek bütün ilimleri bir üzüm tanesi gibi bir anda yuttu.
Bizler bu hakikatı tefekkür ederken, dünya denilen ana rahminde bulunduğumuzu unutmayacak, aklımızın dar sahasına güvenmekle ana rahmindeki çocuğun durumuna düşmeyeceğiz.》
İstifade etmemiz dileğiyle.. Selam ve dua ile..